top of page
Yazarın fotoğrafıSambacı

Şimdi Nerdesin Nerde? #3 - 2000/2001 Bayern Münih

Almanya’nın güneydoğusundaki Bavyera bölgesinin temsilcisi olan Bayern Münih, ülkenin en başarılı takımı olmasının yanı sıra belli dönemlerde Avrupa futboluna da damgasını vurdu. Alman futbolunun lokomotif takımlarından biri olmaları 1960’lı yılları buldu. Tarihin en efsane golcülerinden Gerd Müller, muhteşem refleksleriyle panter gibi kaleci terimini isim babalarından Sepp Maier ve futbolun o dönemki temellerini değiştiren tarihi libero Franz Backenbauer takımın o yıllarına damga vurmuştu. 1980’lere geldiğimizde ise yardımcı roldeki Karl-Heinz Rummenigge başrolü aldı. Sonrasında teknik direktörlerin öne çıktığı yıllarda Jupp Heynckes, Giovanni Trapattoni, Ottmar Hitzfeld ve Felix Magath gibi isimler Bayern’in sürücü koltuğundaydı. 2000’ler sonrası ise hepimizin bildiği tarihi bir dominasyonla hem Almanya hem de Avrupa’nın zirvesine oturuldu. Bu yazımızda modern Bayern döneminin başlangıcı olan içerisinde oldukça fazla intikam içeren 2000/2001 sezonundan ve o kadronun sembol oyuncularının günümüzde nerede olduklarından bahsedeceğim.



En Acı Dramadan Doğan Başarı


1999 Şampiyonlar Ligi Finali'nde alınan acı mağlubiyetin ardından Bayern için tek bir hedef vardı o da küllerinden doğup başarıya ulaşmak.

2000/2001 sezonunu anlamak için öncelikle 1999 sezonuna gitmek gerekiyor. Barcelona ve Manchester United’in yer aldığı grupta lider olarak çıkarlarken iki Manchester United maçından da beraberlikle ayrılmışlardı. Bu tarihe geçecek final öncesi aslında bazı ipuçlarını veriyordu. Finale kadar dişli bir rakibe toslamadan ulaştıklarında rakipleri o sezonki 3.maçlarını oynayacakları Manchester United oldu. Alex Ferguson’ın talebeleri arasında genç David Beckham ve Ryan Giggs’in yanı sıra hücumda formda bir Andy Cole ve Dwight Yorke ikilisi vardı. Ancak maça “süper yedek” unvanının hakkını verecek Ole Gunnar Solskjaer ve gol ustası Teddy Sheringham damga vuracaktı.



Diğer yanda ise Oliver Kahn, Stefan Effenberg, Lothar Matthaus ve Carsten Jancker’li Bayern Münih maça hızlı başladı. Henüz 6.dakikada Mario Basler frikikten Peter Schmeichel’ı avladı. Dakikalar 81’i gösterip de Solskjaer oyuna girene kadar Manchester United bir türlü istediğini bulamadı. Sonrasında ise tarih yaşandı. Maçta verilen 3 dakika uzatmanın ilk dakikasında duran top karambolünde Teddy Sheringham golü buldu. Maçın son atağında ise David Beckham’ın kullandığı kornere yine Sheringham yükseldi ama indirdiği topu kaleye yönlendiren isim Solksjaer oldu ve bu şekilde Bayern belki de tarihi boyunca unutamayacağı bir drama yaşadı. Bayernli oyuncular boyunları bükük bir şekilde ikincilik madalyalarını aldılar.



Ertesi Bundesliga’da son hafta inanılmaz bir şekilde Bayern Leverkusen’i geçerek şampiyon oldular ancak Şampiyonlar Ligi’nde yine bir hayal kırıklığı yaşadılar. O sezonun şampiyonu olacak Real Madrid’i ve genç Nicolas Anelka’yı Yarı Final eşleşmesinde durduramadılar. 2000/2001 sezonu başladığında ise kadronun çekirdeği büyük ölçüde korunurken Monaco’dan Willy Sagnol eklemesi yapıldı. Hedef iki senedir hayal kırıklığıyla ulaşılamayan Şampiyonlar Ligi Kupası’nı kaldırmaktı. Bu turnuvanın hikâyesi hepsinden farklı olacaktı.



Eski formattaki iki grup aşamasından sonra Çeyrek Final’de rakip Manchester United’dı. Deplasmanda 1-0, Münih Olimpiyat Stadı’nda da 2-1 yenerek ilk intikam defterini kapatıldı. Yarı Final’de bir kez daha hesap vaktiydi çünkü bu sefer rakip Real Madrid’di. Yine hem deplasman hem de evinde Real Madrid’i de aynı tarifeyle yenerek ikinci intikam da alındı. Finalde ise rakip bir önceki yılın finalinde Real Madrid’e yenilen Hector Cuper’in fırtına gibi esen Valencia’sıydı. İntikamlarını alarak hedefine bir adım daha yaklaşan Bayern ve Valencia arasında San Siro’da penaltıların egemen olduğu bir final maçı oynandı. Normal sürede atılan penaltılar, kaçırılan penaltılar ve bozulmayan bir eşitlik vardı: 1-1. Uzatmadan da gol çıkmayınca seri penaltı atışları sonunda kupaya uzanan Bayern Münih oldu.



Belki de tarihin acı verici mağlubiyetiyle ortak bir amaca kilitlenen bu futbolcu grubunun arasındaki kenetlenme 2000/2001 sezonuna damga vurdu. Takımın kaptanları Stefan Effenberg ve Oliver Kahn verdikleri demeçlerde o dönemki yıkımdan sonra hepsinin aynı hedef için verdikleri çabadan bahsettiler. Sadece saha içinde değil saha dışında da Ottmar Hitzfeld ve Franz Backenbauer bu mağlubiyetten sonra geri sıçramak için birlik olarak ve kenetlenerek başarıya ulaştıklarını söylemişlerdi. Aynı sezonda yine son haftaya kalan Bundesliga şampiyonluğu yarışında ise bu sefer dramanın diğer tarafındaydılar. Schalke rakibini yenmiş ve 1958’den beri ilk şampiyonlukları için 0-0 devam eden Münih-Hamburg maçına kilitlenmişlerdi. Bayern geri pas sonucu kazandıkları son saniye çift vuruşunu Patrick Andersson ile gole çevirerek kupaya uzandı. Bu dramatik gol Bundesliga tarihinin en nefes kesen yarışlarından birinin kazananını belirlemişti. İşte Bayern Münih için 2000/2001 yılının hikâyesi bu şekilde geçti. Bu intikam arzusuyla bir araya gelip sonunda da kefaletlerini ödeyen Bayernli futbolcuları ve taktik dehası Ottmar Hitzfield tarihe geçen kadrolar arasında yer almayı hak etti.



1999’daki finalde o zaman aktif olarak oynayan Lothar Mathaus’ün eski tip libero şeklinde oynamasıyla 3-5-2, 3-4-3 varyasyonuyla sahaya çıkıyorlardı. Ottmar Hitzfeld 2001’deki finalde ise yine benzer bir dizilimi bu kez de daha klasik bir stoper olan Patrick Andersson’u Samuel Kuffour ve Thomas Linke’nin yanına koyarak ilk onbiri şekillendirdi. Kalede ise 1994’ten beri kültleşen Oliver Kahn vardı. Geçen yıldan farklı olarak oyunu iki yönlü oynaması gereken kanat bek rollerinde Fransızlar vardı. Kısa boyuna rağmen mükemmel bir çift yönlü bek olan Bixente Lizarazu ve açtığı ortalarla öne çıkan Willy Sagnol, Hitzfeld’in kafasındaki oyunun önemli parçalarındandı. Orta sahada ise Jens Jeremies defansif dinamizm ve sertliği getirirken, Stefan Effenberg ise liderliği, yaratıcılığı ve hırçınlığı ile rakipleri oyunun her yönünde yoran kemik gibi bir ikili oluşturuyorlardı. Kanatların ilerisinde ise önceki yıllarda rotasyondan katkı veren genç Hasan Salihamidzic ve Mehmet Scholl vardı. Hücum gücü açısından ise oldukça derinlikli bir kadro vardı. Zaman zaman çift forvete de dönebilme esnekliğiyle başta Giovani Elber ve Carsten Jancker olmak üzere Paulo Sergio, Roque Santa Cruz ve Alexander Zickler gibi hücum silahları forma bekliyordu. Thorsten Fink, Michael Tarnat gibi tecrübeli oyuncuların yanı sıra finalde sakat Jens Jeremies yerine oynayan Owen Hargreaves gibi genç yetenekler de sezona katkı verdi.



General lakaplı Hitzfeld için taktiksel bir bağlılık ve kesin doğrular yoktu. Farklı takımlarla ve farklı tarzda futbolcularla doğruları bulmaya becerebilen keskin bir futbol zekâsı ve takıma verebildiği ateşleyici bir ruhu vardı. Tüm bunların bir araya gelmesiyle de 2000/2001 Bayern Münih efsanesi yazılmış oldu.




Almanya'nın Titanı



Bayern Münih ve Almanya'nın efsane kaptanlarından Oliver Kahn, kariyeri boyunca büyük yenilgiler yaşasa da hırsıyla her zaman yerden kalkmayı başardı.

Oliver Kahn 14 yıllık Bayern Münih kariyerini 2008’de noktaladığında 20’yi aşkın kupa kazanmış ve inanılmaz bir milli takım kariyerine sahipti. Almanya'nın 2002 Dünya Kupası Finali'ne ulaşmasında en büyük rol ona aitti. 1982’den beri dağıtılmaya başlayan ve turnuvanın en iyi oyuncusunu belirleyen Altın Top ödülünü kazanan ilk ve tek kaleci oldu. Tüm zamanların en iyi kalecilerinden biri olarak kabul edilen Kahn, 2001 ve 2002'de Ballon d'Or oylamasında üçüncü oldu. Futbol kariyerinin sonuna kadar hem Bayern Münih’in hem de Almanya Milli Takımı’nın büyük kaptanlarından biri olarak anıldı.



2010’da antrenörlük lisansı almasına rağmen esas tutkusu futbol yöneticiliğine yöneldi. Bu alanda eğitim de alan Kahn teknoloji, data, yönetim ve medya gibi farklı alanlarda başarılı girişimlere imza attı. 2020’de Karl-Heinz Rummenigge’nin yönettiği Bayern Münih yönetim kuruluna katıldı. Oliver Kahn yöneticilik konusunda kendini geliştirdikçe buradaki rolü de oldukça arttı. 2022 Ocak ayında görev süresi biten Rummenigge’nin yerine geçmesi için şimdiden anlaşmaya vardı. 1990 ve 2000’lerin tutkulu file bekçisi, bu tutkusunu yöneticiliğe de taşıyarak efsanesi olduğu vefalı Bayern ailesine CEO’luk yapmaya üstlenmeye hazırlanıyor.


Edit: Oliver Kahn erken bir şekilde Bayern Münih CEO'luk görevine başladı.




Savunma Üçlüsü



2001'de tecrübeli, sert ve oyun aklı olarak üst seviyede bir defans hattı vardı. Ottmar Hitzfeld'in istediği oyun anlayışının temelini oluşturuyorlardı.

Üçlü defans hattının çetin cevizi olan güçlü savunmacı Kuffour, 2005’te Bayern’den ayrılarak kısa bir Serie A tecrübesi yaşadı ve 2008’de futbolu bırakarak ülkesi Gana’ya döndü. Çeşitli kanallarda beli dönemlerde yorumculuk yaptı. Futbolun içinde aktif bir rolde kalmak istemeyen Kuffour yatırımlarını Gana’nın lüks bölgelerinde gayrimenkul üzerine yaptı. Bu alanda kurduğu işle kendi yaşadığı sıkıntıları yaşamamaları için Gana halkına istihdam sağlamaya devam ediyor. Röportajlarında hala 1999 Finali’ndeki acıyı düşündükçe hissettiğini de itiraf etti.



Bu hattın bir diğer önemli ismi Thomas Linke de sade oyununa rağmen savunma anlamındaki yeteneği ve tecrübesiyle demirbaşlardandı. Topu oyuna sokma becerisi de Hitzfeld’in elini güçlendiriyordu. 2005 yılında yeni gelen teknik direktör Felix Magath’ın tercihiyle takımdan gönderildi ve RB Salzburg’a gitti. Futbolu bırakması ise geri dönerek Bayern Münih’in amatör takımı olan Bayern 2 formasıyla 38 yaşında gerçekleşti. Futbolculuğunun ardından futbol yöneticiliğine yöneldi. İlk olarak Salzburg’da asistan direktör ardından da direktör olarak toplam 4 yıl çalıştı. Kısa bir Leipzig tecrübesinden sonra 7 yıl sportif direktörlük yapacağı FC Ingolstadt takımının yolunu tuttu. 2019'da 1 yıl ara verdikten sonra da bu kez de danışmanlık görevine getirildi.



Hattın son ismi Patrick Andersson ise kazanılan başarı sonrası Barcelona’nın yolunu tuttu ancak işler istediği gibi gitmedi. Sakatlık problemleriyle geçen 3 yılın ardından profesyonel kariyerine başladığı Malmö’ye dönerek futbolu 2005’te orada bıraktı. Günümüzde Stockholm’de yaşıyor ve yaptığı girişimcilik ve gayrimenkul yatırımlarıyla ilgileniyor.




Fransız Esintisi



1998'deki takımdan değişen nadir parçalarından olan bek ikilisi modern tarzda oyunlarıyla çift yönlü oyunlarıyla harikalar yarattı.

Kanatlardan fırtına gibi esen Fransızların sağ bekte oynayanı Willy Sagnol da tıpkı Oliver Kahn gibi kariyerini 2009 yılında Bayern formasıyla noktaladı. Kariyeri boyunca Fransa Milli Takımı’nın da önemli bir parçasıydı. Lilian Thuram’dan sonra aldığı formayla 2006 Dünya Kupası Finali’ne kadar ilerleyen takımın kilit isimlerinden oldu.



Kariyerine saha kenarında devam etmek isteyen Willy Sagnol sırayla Fransa U20 ve U21 takımlarının başına Didier Deschamps döneminde getirildi. Burada başarılı bir yıl geçirdikten sonra ilk kulüp takımı deneyimini yaşamak üzere Bordeaux takımıyla anlaştı. İlk sezonunda mütevazı bir kadroyla takımı Ligue 1’de 6.sıraya taşıdı. Kötü geçen ikinci sezonla birlikte ise macerası kısa sürmüş oldu. Ancak vefalı Bayern evladına sahip çıktı ve onun gelişimi için Carlo Ancelotti’nin görev yaptığı dönemde yardımcılığına getirdi. Pep Guardiola’dan boşalan koltuğa bir türlü ısınamayan Ancelotti’nin gönderilmesiyle kısa bir dönem geçici menajer koltuğuna Sagnol geçti. Efsane Jupp Heynckes’in futbola dönüşü ile onun için ne yazık ki yolun sonu geldi.



Yeni bir fırsat çıkana kadar TV önünde çeşitli yorumculuk rolleri aldı. 2021 kışında Gürcistan Futbol Federasyonu sürpriz bir kararla Gürcistan Milli Takımı'nı Sagnol’u emanet ederek gelişmekte olan Gürcistan futbolu için vizyonlu bir proje çizdi. Willy Sagnol Gürcistan’daki bu görevini halen sürdürüyor.


Edit: Gürcistan 2022 Dünya Kupası Eleme Grubu'nda 5 maç sonunda sadece 1 puan alarak son sırada kendisine yer buldu.



Sol tarafta rüzgârı hissedilen Bixente Lizarazu ise döneminde Roberto Carlos’la kıyaslanabilecek seviyede bir performansa sahipti. Annesinden gelen Bask kökleriyle Athletic Bilbao’da oynamasına rağmen Fransa Milli Takımı’nı seçince İspanyol ayrılıkçı terör örgütü ETA’nın hedefi oldu. Böyle bir olaydan sonra Bayern’e gelişiyle tamamen futbolunu konuşturma fırsatı buldu. Oynadığı 8 yılda pek çok kupa kazandı. Tarihin tek UEFA Kupası, Şampiyonlar Ligi Kupası, Dünya Kupası ve Kıtalararası Kupası’na sahip oyuncusu unvanını aldı.



2006’da kariyerini bitirdiğinde kendini seyahat etmeye verdi. 3 yıl boyunca bu tutkusunun peşinden ilerledikten sonra kendine bambaşka bir alanda “Brezilya Jujitsusu”nda kariyer yaptı ve Avrupa Şampiyonluğu yaşadı. Özgür ruhu ve maceraperestliğiyle sörf, dalış ve bisiklet gibi farklı spor alanlarıyla da ilgilendi. 2019’da sörf yaparken yaşadığı kaza herkesi korkutsa da maceracı hayatına geri dönmeyi başardı. Şuan Jujitsu eğitmenliği, TV ve gazete yorumculuğu ile zamanını geçiriyor.




Panzer Orta Saha



Orta sahanın merkezindeki bu efsane ikili, görevleri ve tarzları farklı olsa da çok önemli bir ortak özelliğe sahipti. O da takıma direnç kazandıracak sertlikti.

Kemik gibi olan Bayern orta sahasının yaratıcı parçası Stefan Effenberg, 1992’de Lothar Matthaus’un gelişiyle Fiorentina’ya gitmişti. 1998’de Hitzfeld’in başa geçmesiyle tekrar takıma döndü ve 2002 yılına kadar da takımın kaptanlığını yaptı. Lider ve ateşleyici ruhuyla takıma ihtiyacı olanı yaşanan ağır kayıplardan sonra sağladı. Uzun menzilli pasları, oyun görüşü ve mücadeleci yapısıyla takımın mihenk taşlarındandı. Kendi kariyerinin de altın dönemlerini burada yaşadıktan sonra birer yıllık Wolfsburg ve Al-Arabi maceralarıyla kariyerini noktaladı.



Uzun bir süre futboldan uzak kaldı ve ikinci eşi eski model Claudia Effenberg ile Florida’ya taşındı. Claudia’nın bu efsane kadrodan eski takıma arkadaşı Thomas Strunz’un eski eşi olması oldukça olay olmuştu. Futbolu uzaktan olsa da takip eden ve yorumculukla da ilgilenen Effenberg, 2015 yılında hem Almanya’ya hem de saha kenarına dönme kararı aldı. Bundesliga 2 ekiplerinden Paderborn ile zorlandı ve ikinci yılında görevine son verildi. Ardından 3.Liga ekiplerinden Uerdingen’de 2019 yılında bir yıl sportif direktörlük yaptı. Futboldaki etkisini saha dışında veremedi. Duygularını yüksek seviyelerde yaşaması ve bunu bazen kontrol edememesi zaman zaman skandallara karışmasına da sebep oldu.



Diğer yandan Jens Jeremies ise top kapma becerisi ve görev bilinciyle Hitzfeld’in hayal ettiği defansif katkıyı sağlıyordu. Kanat oyuncusundan devşirme olduğu için de uzun mesafe pasları ve ortaları da etkileyici seviyedeydi. Bayern’de geçirdiği 8 sezonun sonlarına doğru sakatlıklarda boğuşmak zorunda kaldı. Geçirdiği beş diz ameliyatı onu kronik bir sakat haline getirmişti ve henüz 32 yaşındayken futbolu bırakmak zorunda kaldı. Futbol hayatını noktaladıktan sonra genç yeteneklere hem futbol hem de sosyal anlamda yardım edecek girişimlerde bulundu. Günümüzde Bavyera’da gözlerden uzak altyapısında yetiştiği Dynamo Dresden’i desteklerken aynı zamanda oyuncu danışmanlığı yapıyor.




Sade ve Harika Kanatlar



Salihamidzic ve Scholl, sade oyunları, teknik özellikleri ve devamlılıklarıyla takım için değişilmez kanat oyuncularıydı.

Takımın dinamizm kaynaklarından olan dönemin genç ikilisi Hitzfeld’in en güvendiği istikrar abideleriydiler. Bunlardan Hasan Salihamidzic daha çok sol kanatta görev alıyordu. 2007’ye kadar devam ettiği Bayern kariyerine şike skandalından sonra Serie A’daki ilk yılını geçirecek olan Juventus’un yolunu tuttu. 2012’de Wolfsburg’da geçen son aktif yılının ardından 35 yaşında kramponlarını astı. Çeşitli TV yorumculuklarının ardından Bayern yine evladını unutmadı ve 2016’da öncelikle kulüp temsilciliğine getirildi. Bir yılın ardından sportif direktörlükten ayrılan Matthias Sammer yerine göreve getirildi. Hem başkan Uli Hoeness hem de CEO Rumenigge onun bağlantılarına ve çalışkanlığına hayran kalmıştı. Takım – menajer – yönetim arasında bir köprü gören Salihamidzic son yıllara damga vuran Bayern kültürünün halen yaşayan bir parçası olarak görevini sürdürüyor.



Diğer yandan sağ kanadın etkili ismi Mehmet Scholl Bayern Münih formasıyla tam 15 yıl boyunca 470 maça çıktı. Kulüp için bir futbolcunun ötesinde simge isimlerden biriydi. Oyunundaki basit ama etkili tarz onu vazgeçilmez yaptı. Futbolu bıraktığı 2007 sezonundan sonra Uli Hoeness’in onun için planları vardı. Hoeness’e göre Bayern kültürünü yeni gençlere ondan daha iyi aktarabilecek biri olamazdı. Önce U13 ardından da Bayern 2 takımlarında teknik direktörlük yaptıktan sonra kendini futboldan uzaklaştırdı. Hayatında belli aydınlanmalar yaşadığını belirten Scholl, 40’lı yaşlarını maddi şeylerden oldukça uzakta ruhsal bir yolculuk içerisinde geçirdi. Bunun sonucunda da doğaya karşı duyarlılaşmış ve yoga gibi zihinsel rahatlama aktiviteleri yapan bir adama dönüşü. Günümüzde müzik, yaşam ve futbol konuştuğu “Mehmets Schollplatten” adlı bir radyo programı yapıyor.




Bombardıman Timi



Zengin hücum hattının en çok öne çıkan oyuncuları 2000/2001 sezonunun en golcü iki ismi olmuştu.

Malum sezonun en golcü oyuncusu ve Hitzfeld’in ileri uçtaki ilk tercihi Elber memleketlisi Paulo Sergio’dan yavaş yavaş bayrağı devralmıştı. Hücumda çok fazla isim rotasyonla oyuna dahil olsa da Elber gerek bitiriciliği gerek de Brezilyalılara has oyunuyla sadece Bayern değil Bundesliga tarihine de damga vurdu. 2003’te Bavyera’dan ayrılıp sırasıyla Lyon, Gladbach ve Cruzeiro’da oynayarak 2006’da futbolu bıraktı. Sao Paulo’ya dönerek 1999’da başlattığı çcoukluk hayalini genişletmeye başladı. Fazenda bölgesinde aldığı çiftliği büyüterek 10,000 hektarlık ve 4,500 sığırlık dev bir tesise dönüştürdü. Günümüzde bu çiftliğini genişletmeye çalışan Elber, kendi çiftliğindeki atlarla birlikte Elber adeta bir kovboy hayatı sürüyor.



Carsten Jancker de özellikle sonradan girerek Bayern hücumunun durduğu anlarda farklı bir opsiyon sunuyordu. 1.93’lük boyuyla ve fiziksel gücüyle oldukça uygun bir pivot santrafordu. Attığı gollerde öptüğü evlilik yüzüğü ikonik gol sevinçleri arasına adını yazdırdı. Bayern’de geçirdiği 1997-2001 arası oyununun en verimli yıllarıydı. 2002’de takımdan ayrılıp Udinese ile iki yıl geçirdi ve 2004’te Bundesliga’ya Kaiserslautern formasıyla döndü. Futbolu 2009’da diğer Bundesliga olan Avusturya’da bitirip vakit kaybetmeden antrenörlük yapmaya başladı. Avusturya’da kalmaya devam ederek Rapid Wien genç takımlarında çalıştı. İlk profesyonel teknik direktörlük tecrübesini ise Avusturya İkinci Ligi takımı Horn ile gerçekleştirdi. Ardından bir alt kademede Marchfeld’in başına geçti. Gitgide kademesini düşürerek son olarak göreve geçtiği 4.lig takımı Leoben’de teknik adamlık kariyerine devam ediyor.



Sambacı

Comentarios


bottom of page