“Bir Şehir, İki Hikâye” serisinin önceki yazılarında şehirlerin yarattığı ezeli rekabetleri konu alırken takımlar arasındaki gerilim yadsınamazdı. Ancak bu haftaki yazımda farklı olarak bu tansiyonun yerini dostluğun aldığını göreceksiniz. Çünkü bu derbi, doğduğu Bask bölgesinde ortak bir siyasi ve kültürel kimliğin temsilcisi olan Athletic Bilbao ile Real Sociedad arasında geçiyor. Gelenekleri ve Bask kimliğiyle gurur duyan bu iki takımın arasındaki “Basque Derby” tarihini, Bask kültürünü ve futbolla etkileşimlerini sizlerle paylaşacağım.
Bask Bölgesi İspanya Değil Midir?
Avrupa'nın en eski topluluklarından biri olan Baskların kültürlerini korurken yaşadıkları İspanya tarihine geçmiştir.
İspanya’nın kuzeydoğusunda yer alan ve Fransa’yla kıyısı olan Bask Bölgesi’nin 1.yy öncesine dayanan bir tarihi olduğu söylenir. Baskların Roma öncesi Avrupa kıtasına yapılan göçlerle bu bölgeye yerleşen Vasconses isimli bir kabileden türediği öne çıkan bir teoridir. Tarihte ırkların ortaya çıkması için bu gibi göçlerden sonra uzun süren izolasyonlar gerekmektedir. Baskların da ilk yerleştikleri bu bölgenin coğrafi koşullarından (bir yanı uzun bir sahil şeridi, diğer yanı dağlık arazi) ötürü diğer Avrupa kavimlerinden genetik olarak ayrı kalabilmiştir. Bunun en büyük kanıtı da linguistik açıdan incelendiğinde Bask dilinde görülür. Herhangi bir Hint-Avrupa dil ailesiyle benzerliği yoktur. Neolitik dönemde yerleşilmiş ya da daha sonrasında göçle gelinmiş olması ihtimaller dâhilindedir. Hangi yolla gelmiş olurlarsa olsunlar Biskay Körfezi’ne egemen olan Bask kültürünün temeli ve kendine has geleneklerinin doğuşunun oldukça eskilere dayandığı kesin bir gerçektir.
Diktatör Franco’nun son yılları olan 1978’de değişen anayasayla 3 farklı bölgeden oluşan bir federasyon olarak özerk bir yönetim olmuştur. Bask topraklarının tamamı İspanya’da değildir ve Fransa’yla kesişimler nedeniyle sınır bölgesinde iç içe geçmiş bir kültür vardır. Bölgede Bask dili dışında İspanyolca ve az da olsa Fransızca konuşulur. Bask Bölgesi’nin en büyük şehirleri Bilbao, San Sebastian, Vitoria-Gasteiz ve Pamplona’dır. Bölgenin okyanusa açılan büyük bir körfez kenarında olması hem iklimi yumuşatmış hem de yemek kültürüne deniz ürünlerini katmıştır. Dağlık cepheden gelen hayvancılık faaliyetleri sonucunda da kırmızı et ile zenginleşen mutfak devasa bir hal almıştır. İspanyol Tapas’ını andıran Pintxos ve modern anlamda gelişmiş gastronomik restoranlarıyla adeta büyük şehirlere meydan okumaktadır.
Yıllar boyunca kendilerine ait kültürü, dilleri ve bölgeleriyle İspanya’nın bütünlüğünden uzak bir görüntüdeydiler. İspanya İç Savaşı’nda askeri-milliyetçi kanattan gelerek çıkardığı isyanını faşist bir diktatörlükle sonuçlandıran Franco, Bask kültürüne en büyük baskıları yaptı. Bask dilini, Ikurrina denilen sembol bayrağı ve bunun gibi pek çok Bask kimliğine ait öğeyi yasakladı. 40 yıla yakın süren diktatörlüğünün sonuçları olarak da paramiliter gruplar türedi. Bunlardan en bilineni ETA (Euskadi Ta Askatasuna – Bask Bölgesi ve Bağımsızlık) zaman içerisinde karşı şiddete başvurunca ayrılıkçı bir terör örgütü konumunu aldı.
2002 yılında eylemlerine futbolu da alet eden ETA, Şampiyonlar Ligi Yarı Finali’nde Real Madrid-Barcelona maçı öncesi Bernabeu Stadyumu yakınlarında bombalı saldırılar düzenledi. Zaman zaman eylemleri azalsa da güven ortamını oldukça zedeleyen ETA, 2018’de silah bıraktığını açıklasa da yaklaşık 40 yıldır yaptıklarıyla herkese acı ve korku dolu zamanlar yaşattılar. Bu noktada her millet gibi önemli değerlerinden biri futbol olan İspanya’da da Bask kültürünün yegâne legal temsilcileri olarak Athletic Bilbao ve Real Sociedad gibi futbol takımları kaldı. Bu kültürel ortaklığın yarattığı derbide de agresiflikten çok yıllardır birlik ve beraberlik hâkim oldu.
Los Leones ve Bask Mirası
Bask bölgesinin ve futbolunun temsilcisi Athletic Bilbao mirasın taşıyıcısı olarak yıllardır mücadele etmektedir.
Bilbao, gelişmiş bir liman şehri ve endüstri bölgesi olması sebebiyle Avrupa’nın farklı bölgelerinden işçi göçleri alıyordu. Aynı zamanda genç nüfusuyla birlikte de Avrupa’ya çok sayıda öğrenci gönderiyordu. Bu iki olayın sonucunda futbol 1890’larda İngiliz işçiler ve İngiltere’den dönen Bask öğrenciler vasıtasıyla şehre gelmiş oldu. Bu farklı grupların tanıttığı ve öğrettiği futbolun organize bir şekilde Athletic Bilbao çatısı altında buluşması ise 1903’te gerçekleşti. Hatta bu Bask öğrencilerden Madrid’e yerleşenler de Atletico Madrid’in kuruluşunu gerçekleştirdi. Köklü bir tarihe sahip olan Athletic Bilbao, Real Madrid ve Barcelona'nın ile birlikte İspanya'nın en üst seviyesinden asla düşmeyen üç takımdan biridir.
Bu durumu esas ilginç kılan ise 1912'den beri Athletic Bilbao’nun resmi olarak "cantera politikası" uygulamasıdır. Bu politika aslında kendi kimliklerine sahip çıkma tezahürü olarak görülen sadece Bask Bölgesi ile bağları olan oyuncuların takıma alınmasıdır. Buna halen günümüzde devam ederek tüm başarılarını Bask kimliklerine atfederler. Farklı dönemlerde kazanılan 8 LaLiga şampiyonluğu ve 23 Copa del Rey şampiyonluğu bu açıdan düşünülünce çok daha anlamlı bir şekilde değerlendirilebilir.
1923’te İngiliz teknik direktör Fred Pentland’ın takımı gelişiyle ilk LaLiga şampiyonluğu kazanıldı ve futbol Bilbao’da farklı bir boyuta taşındı. Teknik direktör açısından Bask olma kısıtlamasına takılmayan Bilbao’da 1950’lerde Çek Ferdinand Daucik ve 1980’lerde Bask doğumlu Javier Clemente kulübe en başarılı dönemlerini yaşattılar. Son LaLiga şampiyonluğunu 1983-1984 sezonunda kazanmalarına rağmen kulüp belirli bir başarı standardını yakaladı. Jupp Heynckes, Ernesto Valverde, Marcelo Bielsa gibi dünyaca ünlü teknik direktörler de zaman içerisinde Bilbao futboluna katkı sağladı.
San Mames kilisesinin yakınına kurulan ilk statları adını bu kiliseden aldı. San Mames Kilisesi kulüple o kadar özdeşleşti ki 1922’de logoya da işlenerek günümüze kadar ulaştı. 40.000 kapasiteli bu eski San Mames Stadyumu 1913'te inşa edildi. Rakipler için göz korkutucu bir stadyum olsa da aynı zamanda şehrin ikonik bir simgesi haline geldi. Tam 100 yıl sonra ise 2013’te inşası tamamlanan yeni stadyum şehrin mimari mirasını yansıtan son teknolojiyle donatılmış 53.000 kişilik modern bir futbol mabediydi. En az eski San Mames kadar da ikonik bir havası vardı.
Athletic Bilbao, “cantera politikası” sonucunda yıllarca İspanya futboluna sayısız yetenek kazandırdı. Bu bir yandan kendi yeteneklerinin ihracatını artırsa da yerini doldurabilecekleri yetiştirmek için altyapıya ve öz kaynağa yönelmeyi de şart kılıyordu. Bu sayede kendi kendini idare eden bir futbolcu çarkı oluşturulmuş oldu. Andoni Iraola, Markel Susaeta, Carlos Gurpegi ve Iker Muniain gibi “tek adam tek kulüp” şeklinde kariyerini geçiren futbolcuların yanı sıra Julio Salinas, Asier del Horno ve Fernando Llorente gibi büyük takımlarda oynamış isimler de bu çarktan çıktı.
Son 15 yılda Avrupa kupalarında da İspanya’yı temsil etme fırsatı yakalayan Athletic Bilbao, 2012 yılında kendiyle paralelde kurulmuş olan bir diğer İspanyol devi Atletico Madrid ile UEFA Kupası finalinde karşılaştı. Marcelo Bielsa önderliğinde bu başarıyı taçlandıramayıp 3-0 mağlup olsalar da futbol tarihine güzel bir iz bıraktılar. Son 3-4 yılda rekabette biraz zayıfladılar ancak kendi öz kaynaklarından gelen kaleci Unai Simon, Inaki ve Nico Williams kardeşler ile tecrübeli Iker Muniain, Oscar de Marcos ve Raul Garcia gibi isimlerle yeniden rekabetçi konuma gelmek için büyük çaba gösteriyorlar.
Los Txuri-Urdin nam-ı değer Mavi Beyazlar
Real Sociedad, Bask kaidesini bozsa da son yıllarda bölgenin en önemli temsilcisi konumuna gelmiştir.
Bask bölgesinin San Sebastian şehrinde bulunan Real Sociedad da bölgenin diğer bir rekabetçi futbol takımıdır. Athletic Bilbao ile benzer şekilde İngiltere’den gelen Bask öğrencilerin 1904’te kurduğu bir takımdı. O noktadan sonra, kulüp ismini birkaç kez değiştirdi ve sonunda 1939'da İspanya İç Savaşı sona erdikten hemen sonra Real Sociedad olarak kayıtlara geçti. 1980'lerin başına kadar hatırı sayılır bir başarı elde edemeyen Real Sociedad, 1981 ve 1982 yıllarında art arda iki efsanevi LaLiga şampiyonluğu kazandı. Kulüp efsanesi futbolcu ve teknik adam Alberto Ormaetxea bu başarıya imzasını attı.
1989 yılına kadar tıpkı Bilbao temsilcisi gibi onlar da “cantera politikası” uyguluyorlardı. Bu politikayı Liverpool'dan John Aldridge'i kadroya katarak değiştirdiler. Aldridge, kulüpte geçirdiği iki yılda da takımın en golcü oyuncusu oldu. Bu politika değişikliğinin altında Athletic Bilbao’nun “cantera”da ilk tercih olarak pastanın tüm kremasını alması ve Real Sociedad’ın geride kalması yatıyordu. Bu durumu rasyonalize etmek için de gelen yabancı oyuncuların kültüre saygı duyup buraya alışarak kendi yerlerini hak ettikleri ileri sürdüler.
Aldridge ile ilk örneği teşkil eden kulüp, ilerleyen yıllarda tarihe geçecek iki yetenekli uluslararası forvet oyuncusu Nihat Kahveci ve Darko Kovacevic'i bünyesine kattı. 2003 yılında bu ikili, kulübü LaLiga'da ikinciliğe taşıdı. Real Sociedad, sezonun çoğunu zirvede götürse de sondan bir önceki maçta Celta Vigo'ya 3-2 yenilerek liderliği kaybetti. Bu efsanevi sezon yıllar geçse de hem Sociedad taraftarları hem de taraflı tarafsız tüm futbolseverlerin aklında bir peri masalı çağrışımı yapmaya devam etti. Ancak bu jenerasyonun dağılmasıyla 2007 yılında küme düştüler ve geri sıçramak için 3 yıl beklemek zorunda kaldılar.
Real Sociedad, transfer opsiyonlarını açsa da kendi altyapı akademilerine yatırım yapmayı da asla ihmal etmedi. “Sociedad Cantera”sı yıllar boyu en kaliteli İspanyol yetenekleri yetiştirdi. Son yıllarda Xabi Alonso, Antoine Greizmann, Asier Illaramendi ve Alvaro Odriozola gibi dünya yıldızları yetiştirerek hem kendilerini üst sıra takımı yaptılar hem de saha dışında takımı büyük paralar kazandırdılar. Liverpool, Atletico Madrid ve Real Madrid'e yüksek ücretlere satılan altyapı mahsullerinin sonucunda da günümüzde dünya futbolunun en iyi akademilerinden biri olarak görülüyorlar. Bu gibi yıldızların yanı sıra kulübe tüm futbol kariyerini adayan Xabi Prieto gibi bayrak taşıyıcı oyuncular da mavi-beyazlı formayla çok güzel hikâyeler bıraktılar.
Real Sociedad maçlarını 1993 yılına kadar 17.000 kapasiteli Atotxa Stadyumu’nda oynadı. 1993’te ise yapımı tamamlanan Anoeta Stadyum’u 32.000 kişi kapasiteyle açıldı. 2005’te yapılan genişletme çalışmalarıyla kapasitesi 40.000’lere ulaştı ve yeni San Mames açılana kadar Bask Bölgesi’nin en büyük stadı oldu. Hatta inşaat sürecinde Athletic Bilbao’yla bu stadı ortak kullanma durumları da oldu. Stadyumun girişinde efsane teknik adam Ormaetxea de unutulmadı ve heykeliyle yer aldı.
Son 10 yılda dönem dönem LaLiga’nın üst sırlarını zorlayarak Avrupa’da da mücadele ettiler ancak önemli bir başarı elde edemediler. Son olarak geçtiğimiz sezon Copa del Rey şampiyonluğunu Bask Derbisi’nde Athletic Bilbao’yu yenerek kazandılar. Bu sezon da kadrolarında David Silva, Nacho Monreal, Mikel Oyarzabal ve Alexander Isak gibi isimlerin katkısıyla uzun süre zirvede kalsalar da sonradan gelen düşüşle ligi 5.bitirerek Avrupa Ligi’nde oynamaya hak kazandılar.
Ebedi Dostluk - Athletic Bilbao vs Real Sociedad
Rekabetten çok birlik ve beraberliğin göstergesi olan Bask Derbisi bir futbol maçından çok daha fazlasını ifade ediyor.
Bask Bölgesi'ndeki komşu Gipuzkoa ve Biskay eyaletlerinin başkentleri olan Bilbao ve San Sebastian’ın ortak kimlikleri ve önemli takımlarından bahsettik. Şimdi de bu takımlar arasındaki dostane rekabet Bask Derbisi’ni anlatacağım. Bu rekabet taraf olmaktan çok bir bütün olmayı ifade etse de futbol sahada oynanan 90 dakika olduğu için hem saha içi hem de saha dışı etkilerini hep birlikte görelim.
Bu derbi ilk olarak Nisan 1909'da Atotxa Satadyumu’nda oynandı ve ev sahibi Real Sociedad, Athletic Bilbao'yu 4-2 mağlup etti. O zamandan beri iki takım arasındaki maçlar Basklı futbol taraftarlarının büyük ilgisini çekmeye başladı. Bu iki kulüp Bask Bölgesi’nin en büyük futbol kulüpleri olmalarının yanı sıra İspanyol futbolunun da en üst seviyesinde bölgeyi uzun süredir temsil ederek kupalar kazandılar. Bunları “cantera” sisteminin ürettiği Bask bölgesinin kendi yetenekleri ile başarmaları da tüm bölge halkı için büyük anlam ifade ediyordu.
İlk maçtan sonra taraflar on yıldan fazla bir süre hiç karşılaşmadı. Bu süre zarfında Athletic Bilbao, Copa del Rey’i yedi kazanmış Real Sociedad ise LaLiga’nın kurulmasına öncülük eden takımlardan biri olacak kadar iyi bir tarihe imza atmıştı. İspanya’da yaşanan siyasi gelişmeler her alanda olduğu gibi futbolda da etki bıraktı. Franco'nun diktatörlüğü sırasında Bask halkının birçok hakkı elinden alındı ve Bask bayrağı yasaklandı. Franco milliyetçi anlayışla sadece Basklara değil Katalanlara da belli baskılar uyguladı. Bu gibi halkların topraklarına ve kimliklerine olan sevgisini daha da güçlendirdiği için bu öğelere olan ilgi daha da arttı. Futbol burada devreye girerek bazı şeylerin ifade edilmesine aracı oldu.
Franco'nun ölümünden sonra yasaklanan bayrak yeniden ortaya çıkacaktı. Bayrak yasaklı olduğu için bulmak mümkün değildi. Futbolculardan birinin ailesi yasaklı Ikurrina’yı onlar için dikti. İki tarafın dayanışmasıyla 5 Aralık 1976'da her iki kulüp kaptanı, Bask kimliklerini göstermek için başlama vuruşundan önce Ikurrina’yı taşıyarak sahaya çıktı. Bu durum Athletic Bilbao ve Real Sociedad'ın paylaştıkları bağın önemli bir örneğiydi. Maçın 5-0 Real Sociedad lehine sonuçlanması Athletic kalecisi dâhil kimsenin aklında kalmamıştı. Bu maç tarihe Ikurrina Derbisi olarak geçti.
Hatta bu olay daha sonra politik sonuçlar bile doğurdu. 1977'de Basklı yöneticiler Ikurrina'nın yasallaştırılmasını talep etti ve çok sayıda lobi faaliyetinden sonra, merkezi hükümet bu talebi üç gün içinde kabul etti. Savaş zamanından bu yana ilk kez bayrak, Pamplona belediye binasında resmen dalgalandı. İki yıl sonra sadece bayrağa izin verilmekle kalmadı aynı zamanda Bask Bölgesi'nin özerk topluluğunun resmi bayrağı ilan edildi ve bu güne kadar da öyle kaldı.
Konuştuğumuz iki maçta da Real Sociedad galip gelmiş olsa da derbide baskın olan taraf 76’ya karşı 60 galibiyetle Athletic Bilbao’dur. 2000-2010 arasında Francisco Yeste, Tiko ve Joseba Etxeberria’yla elde edilen Athletic üstünlüğü 2010’dan günümüze kadar da Sociedad cephesine geçti. Real Sociedad transfer serbestliğini iyi kullanarak istikrarlı bir yapı elde etti. Carlos Vela, Geronimo Rulli ve Willian Jose gibi sembolleşen yabancı oyunculara sahip oldular.
Etxeberria demişken bu iki takım arasındaki oyuncu alışverişleri her zaman günlük güneşlik değildi. Real Sociedad’ın etkileyici altyapısından 1995 yılında Joseba Etxeberria isimli bir yıldız adayı çıktı. Bu oyuncunun profesyonel kontrat için Athletic Bilbao tarafından kapılması sözlü dostluk antlaşmasını sıkıntıya soktu. 3 milyon sterlin gibi zorunlu bir yetiştirme bedeli ödemesi bile gerginliği azaltamadı. Bu hareket, kulüplerin iki yıl boyunca resmi ilişkileri koparmasıyla sonuçlandı. Tüm yaşananlar sonunda ilişkiler tekrar eskisi gibi düzeldiğinde Etxeberria çoktan kırmızı-beyazlı formanın ikonik oyuncularından biri olmuştu.
112 yıllık tarihiyle Bask Derbisi, futbol ve Bask kültürüyle ile ilgili her şeyi çok iyi yansıttı. Her iki takımın taraftarlarının geleneksel olarak maç öncesi bir araya gelmesi ve şehir merkezinden stadyuma yapılan bir geçit törenine katılmasıyla topluluk ve beraberlik duygusu her derbi günü daha da pekişti. İki takım taraftarları arasındaki şarkı ve marş atışmaları, derbinin uysal doğasını ve neden bu derbinin “dostça rekabet” olarak etiketlendiğini vurgular nitelikteydi.
Sambacı
Comments