top of page
  • Yazarın fotoğrafıSambacı

Sezonluk Yıldızlar #2 - Michu Efsanesi

“Sezonluk Yıldızlar” serisinin ikinci yazısında şahsi favorilerimden biri olan İspanyol Michu’nun hikâyesini sizlerle paylaşacağım. Günümüzün en özel ve heyecan verici golcülerinden olan Erling Haaland’ın geçtiğimiz sezon Michu’nun elini kulağına götürüp salladığı ikonik gol sevincini yapmasıyla futbolseverler tekrardan onu hatırlamış oldu. Ardından ortaya çıkanlara göre Haaland’ın çocukluk idollerinden olan Michu’yla sık sık sosyal medyadan konuştuğunu ve bu sevinci gerçekten onu takdir etmek için yaptığını öğrendik. 2016 yılında Haaland’ın paylaştığı sosyal medya postlarında nükteden bir şekilde kendini Michu olarak etiketlemiş olduğunu gördüğümüzde de bu ilham hikâyesi içimizi daha da ısıttı. Michu da şüphesiz ki Haaland’a olan hayranlığını gizleyemeyerek yaptığı açıklamalar sonunda bir de imzalı formasını genç Norveçli ’ye göndererek yüzümüzde sıcak bir tebessüm oluşturdu.



“Sezonluk Yıldız” tabirini ona atfetmemizin en büyük sebebi, Oviedo doğumlu bu İspanyol hücum oyuncusunun 2012/2013 sezonunda Swansea ile başardıklarıydı. Ancak ben bir de buçuk sezon eklemek istiyorum çünkü Swansea’ye 2 milyon pound karşılığında transfer olmadan önce de LaLiga’nın o dönemki yeni ekibi Rayo Vallecano ile 17 gollük bir sezon geçirdi.




Michu’nun Oviedo sokaklarından Galler’in ejderha dağlarına uzanan transferi, futbol duayeni Sir Alex Ferguson’u bile ilerleyen zamanda çok şaşırtmıştı. Takdirini şu sözlerle dile getirdi:


Onu gerçekten hiç duymamıştım ama 2 milyon Euro’ya LaLiga’nın en çok gol atan orta sahasını transfer etmek gerçekten birinci sınıf bir iş.

Premier Lig’deki ikinci yılını geçirecek olan Galler ekibi Swansea, Brendan Rodgers’ın Liverpool’a gitmesiyle göreve Danimarka efsanesi Michael Laudrup’u getirdi. Takımdan ayrılan simge isim Gyfi Sigurdson yerine gizli forvet görevini üstlenecek bir futbolcu arıyorlardı. İspanya’da parlamaya başlayan Michu, Laudrup’un gözünden kaçmadı ve tarzını belki de kendisine benzettiği bu adamı takımın kilit transferi olarak gördü.




Michu, kulübün yeni teknik patronu Michael Laudrup ile çalışma fırsatının kararında büyük rol oynadığını röportajlarında şu şekilde belirtti:


Başka teklifler aldım. Ancak teknik direktör, oyun tarzı ve Premier Lig nedeniyle Swansea'ye gelmeyi gerçekten çok istedim. Laudrup, Swansea'ye katılmam için çok önemliydi. Onu bir oyuncu olarak izlediğimi hatırlıyorum – o tam bir makineydi.

26 yaşındaki oyuncu, 2012-13 sezonunun açılış gününde QPR'i 5-0 yendikleri maçta attığı muhteşem iki gol ve yaptığı bir asistle İngiliz futboluna merhaba dedi. Bu sadece başlangıçtı. İlk 8 maçında attığı 6 golle taraftarı kendisine hayran bıraktı. Noel arasına kadar attığı 13 gol ile daha geleli yarım sezon olmuşken dört yıllık yeni bir kontrata imza attı. Swansea onun takımın ihtiyacı olan hücum gücü olarak uzun yıllar hizmet edeceğini düşünüyordu. Premier Lig’deki bu muhteşem sezonda 35 maçta forma giyerek 18 gol attı. Gol krallığında Robin van Persie, Luis Suarez, Gareth Bale ve Christian Benteke gibi dönemin en elit santraforlarının hemen arkasında yer aldı.


Başlangıçta bir orta saha oyuncusu olarak sözleşme imzalanmasına rağmen, Laudrup onu 4-3-2-1 dizilişinde ileride tek başına gizli forvet rolünde ya da tek forvetin hemen ardında yardımcı forvet gibi oynayacak şekilde sahaya sürdü. Hızlı bir tempoya sahip olmamasına rağmen yüksek top tekniği ve savunma arkasına akıllı koşuları ile rakipler için korkutucu bir tehdit haline geldi. Rakip ceza sahasında demarke olma yeteneği ile Bayern Münih'in yıldızı Thomas Müller'in oyun tarzını oldukça andırıyordu. Kalenin uzağından veya yakınından, kafayla veya sol ayağıylabir tane bile normal ve basit sayılabilecek golü yoktu. Her golünde akıl kokan bir vuruş hissediliyordu. “Big Six” diye tabir edilen Premier Lig’in en güçlü takımlarına toplam 7 gol attığını da unutmamak lazım.



2012/2013 sezonunu Michu ve Swansea için özel kılan en önemli nokta, Premier Ligi 9. bitirmelerinin yanı sıra İngiltere Lig Kupası’nı kazanmalarıydı. Swansea tarihinin en büyük başarısı olan bu kupa şampiyonluğu yolunda Liverpool ve Chelsea’yi elemiş olmaları kazanılan başarıyı daha da anlamlı kılıyordu. Michu, bu turnuvada da takımının en etkili oyuncusuydu. 6 maçta attığı 3 gol ve yaptığı 2 asistle tüm övgüleri topladı. Muhteşem geçen sezon ve bireysel performansının sonucunda hem kulüp hem de taraftarlar tarafından “Yılın Oyuncusu” seçildi. Swansea tarihi için unutulmayacak sempatik bir ikon olmuştu artık.


Dönemin son Dünya Kupası şampiyonu İspanya’nın teknik direktörü Vicente del Bosque de bu performanstan oldukça etkilendi. İlk ve tek milli maçını Ekim 2013'te 2014 Dünya Kupası Elemeleri'nde Belarus’a karşı oynadı. Bosque ona zaman tanıyıp biraz daha geç çağırmayı düşünse belki de İspanya formasını giyme şansını hiç bulamayacaktı. Tarih 60 dakikalığına da olsa ondan yanaydı o gün.



Her güzel şeyin sonu olduğunu bilsek de bu hikâyenin sonunun bu kadar erken geldiğini kabul etmek çok zordu. Michu, kendisini kısa süreliğine Premier Lig yıldızı yapan bu formu bir daha asla yakalayamadı. 2013-2014 sezonunun ilk 10 maçında sadece 2 gol atabildi. Ardından talihsiz sakatlıklar baş gösterdi. Önce dizinden, kısa bir süre sonra da bileğinden sakatlanarak Liberty Stadyumu'ndaki ikinci sezonunun neredeyse yarısını kaçırdı. Bilek sakatlığı kronikleşmeden hemen önce Napoli’ye satın alma opsiyonuyla kiralandı ancak sadece 6 maç oynayabildi ve sakatlıklar sebebiyle toplam 44 maç kaçırdı. Swansea’ye geri döndüğünde kontratının son senesiydi. Bilek sakatlığı kronikleşerek kemik iltihabına dönüşmüştü ve bu sebeple bir daha Liberty Stadyum çimlerine adım dahi atamadan veda etti.



Swansea'den ayrıldıktan sonra amatör küme sayılabilecek İspanya 4.Ligi’nde UP Langreo formasıyla futbola döndü. Burada ufak bir kıpırdanma yaşayan kariyerini sakatlıkların pençesinden yine de kurtaramıyordu. Kariyerinin son sezonunu alkışlar eşliğinde futbola başladığı Oviedo ile ikinci ligde geçirdi. Kronik sakatlık problemi henüz 31 yaşındayken onu emekli olmak zorunda bıraktı. Futboldan kopmak istemeyen Michu, şu anda ilk ve son kulübü olan memleketinin takımı Real Oviedo'da teknik sorumlulardan biri olarak görev alıyor.



Swansea sokakları ve Premier Lig tutkunları Michu’nun bu altın dönemini bir daha asla unutmadı. Günümüzde “Sezonluk Yıldızlar” denilince akla ilk gelen isimlerden biri olan Michu’nun hem ilham verici hem de üzücü hikâyesini bu seriyle sizlere ulaştırmayı kendimce hayran olduğum Michu’ya bir borç bilirim.


Oviedo’nun çocuğu, Swansea’nin kahramanı ve büyük bir idol olan Michu’ya sevgilerle…




Sambacı



Yorumlar


bottom of page