Garrincha uzun adıyla Manuel Francisco dos Santos, belki de önemli bir jenerasyona futbolu sevdiren ve futbolun her şeyden önce bir eğlence olduğunu öğreten eşsiz bir yetenekti. Bunu kasten yapmıyordu çünkü onun hayat felsefesi eğlenmek ve umursamamaktı. Çoğularına göre Pele’den daha yetenekliydi ancak hayat tarzı ve kişiliği onun pazarlanmaya uygun olmadığını gösteriyordu. Belki de bu sebepten dolayı kazanılan başarılarda hep ön plana örnek kişiliğiyle Pele çıkarıldı. Yine de “Brezilyalılar Pele'ye saygı, Garrincha'ya ise hayranlık duyarlar” şeklindeki meşhur Brezilya halk söylemi aslında büyük bir gerçekliğe sahipti.
Minik Kuşun Anatomisi
Garrincha yani “Minik Kuş” çocukluğundan beri fizyolojik olarak sıkıntılı olmasına karşın en iyi olduğu şey futbol sahasında cambazlık yaparak hayata tutundu.
Garrincha’nın omurgasındaki yamukluk, bacaklarının anormal derecede sola kayık olması ve hatta bir bacağının diğerinden 6 cm kısa olması kendi kaderini yazmasına engel olamayacaktı. Aynı zamanda çok zeki biri de değildi. Arkadaşları ona aptal anlamına gelen “Mane” şeklinde seslenirdi. Hatta zekâsının oldukça geri olduğu da bazı testler sonucunda ortaya çıktı ama belki bu hayata karşı olan vurdumduymazlığının sonucunda o testleri ciddiye almamış olmasından da kaynaklanmış olabilirdi. Çalışmayı ve zora gelmeyi çocukluğundan beri pek sevmezdi. Ama nasıl olacak da bu kadar dezavantaja sahip birisi Brezilya’nın belki de dünyanın en büyük saf dripling yeteneğine sahip oyuncusu olarak milyonları peşinden sürükleyecekti.
Futbolu bile belki sadece saha içinde umursardı, gerçi bazen rakibin kim olduğunu bilmeden maça çıktığı bile rivayet edilirdi. O sadece eğlenmek ve hayattan zevk almak için yaşardı. Sahada da rakibini küçümsemeyi zerre düşünmeden eğlenir, eğlendirirdi. Bir oyuncu bazen üst üste 5 çalım atar yetmez döner bir daha çalım atardı. Gol çizgisinde rakiplerinin gelmesini bekleyerek topu kaleye yollar ve onları sinir nöbetlerine sokardı.
Düşkün olduğu bir diğer şey de kadınlardı. Oynayacağı maç isterse Dünya Kupası Finali olsun hiç umursamaz yine de kadınların peşinden koşardı. Meşru ve gayr-i meşru toplam 13 çocuğunun olması da şaşırtıcı değildi. Antrenmanlara gelmez, sürekli alkol tüketir ve kendi eğlencesinin peşinden giderdi. Ama sahaya çıktığında kimse ona sert bir çelme takmadan topu alamazdı hatta bazen bunu yapsalar bile alamazlardı. Bazen dört kişi onu sıkıştırdığında bile mucizevi bir şekilde aralarından çıkardı. Henüz 19 yaşındayken sonradan takım arkadaşı olacağı geçilmez Nilton Santos’a deneme maçında attığı beşik çalımı Garrincha efsanesinin belki de başlangıcı olmuştu.
Oynayacağı maçın önemi ve gerginliği ne kadar yüksek olursa olsun o sanki favelalarda herhangi bir mahalle maçı yapıyor gibi rahat ve keyifle oynardı. Pek çok Brezilyalı yıldızın bu favela maçlarından ötürü hem yüksek bir çalım yeteneği hem de yüksek bir oyun görüşü olduğu da yıllardır üzerinde konuşulan bir sosyolojik tezdi. O da bu tezin kanlı canlı örneği olarak Brezilya futboluna yıllarca damga vurdu.
Pele kariyerinin 18 yılını Santos’da, Garrincha ise 12 yılını Botafogo’da geçirdi. Dönemin Brezilya’sında neredeyse milli servet sayıldıkları için devlet kanalının da baskısıyla hiç Avrupa’ya transfer olma şansları olmadı. Yani dönemin şartlarında televizyonun dahi daha gelişmemiş olduğunu da düşündüğümüzde onların futbol yaşamına en çok Brezilya halkı şahitlik etti. Dünyanın kalanı ise Dünya Kupası’nda onları yakından izleme fırsatı bularak daha yakından tanıdı. Medya Pele’yi ön plana çıkarsa da Garrincha adeta futbolun temelleri ve rakipleriyle dalga geçer gibi olan çalım yeteneği ile Brezilya halkının çoktan sevgilisi oldu. İnsanlar stresli yaşamlarında bir nebze uzaklaşmak için izlediği futbol maçlarında Garrincha’nın onlara sunduğu eğlenceli anlara hayran olmuştu bir kere.
Brezilya'nın Genç Futbol Tanrıları
Kariyerlerini Brezilya’da geçirmelerine rağmen Dünya Kupası onları lokal kahramanlardan dünya yıldızlarına çevirdi.
1950’lerde Brezilya Ligi henüz günümüzdeki formunu almamıştı. Takımlar eyalet şampiyonaları gibi farklı turnuvalarda mücadele ediyorlardı. Ancak CONMEBOL (Güney Amerika Futbol Federasyonu)’un 1960’da kurduğu kıtanın Şampiyonlar Ligi sayılan Copa Libertadores’e katılımcı göndermek için ulusal bir lig oluşturuldu. Ülkenin en iyi takımlarının katıldığı Taça Brasil, Pele ve Garrincha gibi pek çok Brezilya efsanesinin sahne aldığı en önemli mücadelelerden biriydi. Sao Paulo eyaletinin en güçlü takımı olan Santos ve Rio de Janerio eyaletinin temsilcisi Botafogo da bu ligde oynayacak en iddialı takımlardandı. Santos 1956’da henüz 16 yaşında olan Pele ile sözleşme imzalarken Garrincha 1953’te 19 yaşındayken başladığı Botafogo kariyerine artık iyice alışmıştı. Yıllar ilerledikçe ikisi de kendi eyaletlerini kasıp kavurarak şampiyonluklar elde etmişlerdi bile. Pele medyanın gözbebeği iken Garrincha tüm yeteneğine rağmen yaptıkları yüzünden kötü çocuktu.
Pele ve Santos, Taça Brasil’e başladıkları gibi damga vurdular. Kazandıkları üst üste 5 şampiyonluk ve Pele’nin 3 gol krallığı şöhretlerini gittikçe arttırdı. Bu dönemde kazandıkları 2 Copa Libertadores şampiyonluğu da kıtaya bu şöhreti iyice yaydı. Pele kariyerinin neredeyse tamamını Santos’da geçirdi. Günümüzde hala büyük bir tartışma konusu olan resmi gollerinin sayısı netliğe sahip olmasa da kayıt altında 759 kulüp golü atarak Cristiano Ronaldo onu geçene kadar bu unvanın sahibi oldu. Brezilya liglerinin kompleks yapısı sebebiyle aslında 1283 gol attığı iddiası da hala Pele’nin savunduğu bir konudur.
Diğer tarafta ise Garrincha, Nilton Santos ve Querentinha şöhretlerini kıtaya yayamasalar da kendi takımları ve eyaletleri için çoktan efsaneye dönüştü. Kazandıkları 3 Rio de Janeiro Eyalet Şampiyonluğunun yanına sadece 1 tane Taça Brasil Şampiyonluğu ekleyebildiler. Botafogo’da geçirdiği 12 yıl boyunca Garrincha -hala güncelliğini koruyan- takımın en çok forma giyen ikinci ve en çok gol atan üçüncü oyuncusu unvanlarını elde etti.
Bu iki efsanenin şöhretlerini kıtanın ötesine dünyaya yayışları ise Dünya Kupası neticesinde gerçekleşti. İlk birlikte katıldıkları kupa 1958 yılında İsveç’teydi. Aslında bu Dünya Kupası yıllarca Pele efsanesinin başlangıcı olarak da kabul edildi. Henüz 17 yaşındaki Pele için bu turnuva ilk gerçek sınavdı. Diğer yandan Garrincha da 1954 Dünya Kupası kadrosuna tartışmalı bir kararla alınmamıştı ve bu turnuva onunda ilk ciddi sınavı olacaktı. Kadronun en tecrübeli oyuncuları savunmada görev alan Djalma Santos ve Nilton Santos’tu. Hücum gücünü de Vasco de Gama’nın yükselen yıldızı Vava ve çoktan Brezilya halkının gönlünde taht kurmuş Garrincha üstlenecekti. Gruplarında Lev Yashin’li Sovyetler ve Bob Robson’lı İngiltere ile oynayacaklardı. Son grup maçı Sovyetler Birliği müsabakasına kadar Pele sakatlığından ötürü oynayamadı ancak Garrincha’nın adeta tüm dünyaya gösterdiği yeteneğiyle Brezilya kayıpsız olarak ilerledi. Sovyet maçı çok önemli bir dönemeçti ve dönemin teknik direktörü Vicente Feola, Garrincha’yla birlikte Pele’ye de bu maçta şans verdi. Garrincha adeta Sovyet savunmacılarla alay ediyor, çalım üstüne çalım atarak tribünleri kahkahalara ve eğlenceye boğuyordu. Bu amansız yetenek bir de Pele’yle birleşince belki de futbol tarihinin gördüğü en iyi kalecilerden olan Lev Yashin’e hayatının en korkunç dakikalarını yaşattı. Biraz şans (iki topları direkten dönmüştü) biraz da kalede Yashin’in olması çok büyük bir bozgunun olmasının önüne geçti ve 2-0 Brezilya kazandı.
Çeyrek finalde Galler’i 1-0 ile geçtikleri maçta Garrincha’nın defalarca çaresiz bıraktığı savunma oyuncusu Mel Hopkins, yıllar sonra şu sözleri sarf etti: "Garrincha, o zamanlar Pelé'den daha büyük bir tehlikeydi, saf sihir yapabilen bir fenomendi". Gerçekten de Garrincha futbolun tüm eğlencesini sahada gösteriyordu. Yarı finalde gol kralı Just Fontaine önderliğindeki Fransa’yı 5-2 yendikleri maç belki de turnuvanın en heyecanlı ve en kritik maçıydı. Pele 17 yaşında ve bu kadar kritik bir maçta yaptığı hattrickle tüm dünyayı şaşkına çevirdi. Finalde rakip ev sahibi İsveç’ti ancak Brezilya’nın bu durdurulamaz hücum gücünün vites düşürmeye niyeti yoktu. Garricnha yine muazzam bir ilk yarı oynayarak arkadaşlarına harika paslar attı. Garrincha’nın asistleri ile Vava takımı 2-1 öne geçirdi. İkinci yarı fırtına Pele’nin iki golü ile devam etti ve kupayı 5-2’lik skorla Brezilya kazanmış oldu. Bu kupa bir Güney Amerika ülkesinin Avrupa kıtasında kaldırdığı ilk kupa oldu. Maçın sonunda bir sorun vardı; Garrincha beklenen sevinci göstermiyordu çünkü turnuvanın Brezilya futboluna benzer iki ayaklı bir sistemde olduğunu düşündüğü için kupayı kazandığını fark etmedi. Gazeteciler tarafından seçilen turnuvanın takımında ikisi birden yer aldı.
Garrincha Varsa Problem Yok
Pele’siz gelen Dünya Kupası Şampiyonluğu onun futbol yeteneğinin ne kadar büyük olduğunu tüm dünyaya gösteriyordu.
Pele ve Garrincha 1958’deki şampiyonlukla birlikte Brezilya’nın altın çocukları oldu. Garrincha şöhretle birlikte kendini tam anlamıyla futbol dışındaki eğlenceye vurdu. 1962’de Şili’de gerçekleşecek Dünya Kupası’na kadar ancak kendini buldu ve artık 21 yaşına gelmiş Pele’yle yine takımının en önemli hücum gücü olacaktı. Bu kez de gruplarında Real Madrid efsanesi Alfredo di Stefano ve Macaristan Devrimi sebebiyle sahipsiz kalan Ferenc Puskas önderliğindeki İspanya en güçlü rakipleri olacaktı. Avrupa futbolun o güne kadar gördüğü çarpıcı hücum ikilisi karşılarında Pele ve Garrincha’yı bulacaktı. Futbolseverler bu muhteşem eşleşmeyi iple çekerken grubun son maçı olan İspanya maçı öncesi Pele’nin talihsiz sakatlık haberi geldi. 1-0 geriye düştükleri maçta Garrincha turnuvanın sonuna kadar bırakmamak üzere sazı eline aldı ve Amarildo’ya yaptığı iki asistle maçı 2-1 kazanmalarını sağladı.
Çeyrek finalde rakip Sir Bobby Charlton’lı İngiltere olacaktı. Garrincha yaptığı şovun yanına bir kafa golü ve uzaktan attığı harika bir gol ekledi ve sambacılar maçı 3-1 kazandı. İngiliz basını bu maçtan sonra Garrincha’nın kendi ülkelerinin top sihirbazı Stanley Matthews’dan çok daha yetenekli olduğunu gündeme getirdi. Yarı finalde Garrincha rüzgarı devam ev sahibi Şili karşısında da devam etti. Yine uzaktan attığı şık bir gol ve akıl dolu bir kafa golüne bu kez de Vava’ya yaptığı iki asisti eklemişti. Maçın sonlarında oyundan atıldı ancak Şili Federasyonu ve FIFA yetkilileri onun finalde oynamasına karar kıldı. Bu eşsiz futbol şölenine dur demenin kimseye faydası olmayacağını biliyorlardı.
Final maçında rakip Çekoslovakya’ydı. Çoğu pozisyonda 3-4 kişi ile markaj yapsalar da onu hiçbir şey durduramadı. Neredeyse 40 derece yakın ateşli olmasına rağmen Garrincha önderliğinde Brezilya maçı 3-1 kazanarak kupayı artarda ikinci kez kaldırdı. Garrincha hem turnuvanın en iyi oyuncusu seçildi hem de gol kralı ödülünü paylaştı.
Pele ve Garrincha Olmak
Brezilya’da her genç çocuk yıllarca futbolcu olmanın hayalini kurardı. Bu hayali başlatan da kuşkusuz Pele ve Garrincha’ydı.
Brezilya milli takımı formasını beraber giyerken hiç yenilgi yüzü görmeyen efsane ikili, Garrincha’nın yoğun derecedeki alkol ve sağlıksız yaşam sorunları sebebiyle dağılmanın eşiğine geldi. 1966 Dünya Kupası’nda tekrar bir araya geldiler ancak turnuvanın gol kralı olacak Eusebio’lu Portekiz onların gidişine dur dedi ve bu ikili ilk kez beraberken yenildi. Hüsranla kapanan bu turnuvadan sonra Garrincha’nın kariyeri ve sağlığı yokuş aşağı gitmeye devam etti. Pele ise 4 yıl sonra geri dönüp kendisinin ve ülkesinin üçüncü Dünya Kupası Şampiyonluğu’nu kazandı.
Pele tarihe belki de gelmiş geçmiş en büyük oyuncu olarak damga vurdu ancak halk Garrincha'yı diğer tüm yıldızlarından hatta Pelé'den bile daha çok sevdi. Pelé, futbolun içinde kalıp oyuna konsantre olarak yeni futbolcular için bir rol model oldu. Garrincha ise karmaşık hayatının en eğlenceli anı olan futbolu bir rahatlama aracı olarak gördü. Anı yaşayan, eğlenmeye düşkün tipik bir Brezilyalı olarak hayatını geçirdi. 49 yaşında problemlerine yenik düşüp hayata gözlerini yumduğunda mezar taşında "Burada, Halkın Sevinci (Joy of People) olan kişi huzur içinde yatıyor" yazıyordu.
Kimilerine göre Pele’nin gölgesinde hak ettiği saygıyı alamadı ama halk onu her zaman çok sevdi. Pele ve Garrincha, bir ülkenin futboluna ve favelalarda zorlu yaşamlar süren gençlere bir umut verdi. Pele onlara çok çalışırlar ve konsantre olurlarsa her yere gelebileceklerini, Garrincha ise eğlenmeyi ve keyif almayı unutmamak gerektiğini öğretti. Brezilya futbolunun yükselmesinde ve sürekli devam eden yetenekli futbolcu üretiminde büyük payları olduğu yadsınamazdı. Bıraktıkları etkilerin izleri günümüzde bile süren çok önemli bir miras bıraktılar.
Sambacı
Comments