Juninho Pernambucano uzun adıyla Antonio Augusto Ribeiro Reis Junior, 2001 yılında Fransa futbolunun kaderini değiştiren bir transfer olarak Olympique Lyon’a adımını attı. Eşi benzeri zor görülen frikik tekniği ve başarıya liderlik eden yapısıyla Brezilya’da çoktan “Rio de Janeiro’nun Küçük Kralı” unvanını almıştı. Sırada fethedilmesi zor, rekabetin yoğun olduğu Fransa Ligue 1 vardı. Ligue 1’de 1980’lerde başarı Jean Pierre Papin’li Olympique Marsilya ile Jean Tigana’lı Bordeaux arasında paylaşılırken, 1990’lar ise tam bir güç dengesi savaşıydı. Yedi farklı şampiyonun çıktığı 10 yıllık periyodu değiştirecek bir hükümdarlık başlatacak Lyon’un yeni kralı Juninho’nun devri başlayacaktı. Brezilya Milli Takımı – Seleçao – ‘da ise kral koltuğunun önünde “Three R’s” olarak kısaltılan Rivaldo, Ronaldo ve Ronaldinho vardı.
Küçük Kral'ın Doğuşu
“Reizinho” yani küçük kral lakabı, Juninho’ya Brezilya’nın en önemli futbol bölgelerinden Rio de Janeiro’da başardıklarından dolayı takıldı.
2000’lere kadar yaygın iletişimin günümüzdeki gibi olmaması sebebiyle Juninho’nun her biri viral olacak frikiklerinden Avrupa’nın haberi yoktu. Bir önceki jenerasyonun Brezilyalı frikik ustaları Marcelinho Carioca ve Didi’nin yaptığı “ölü yaprak vuruşu”nu geliştirerek ulaşılması zor bir seviyeye getirecekti. Bu vuruş topun mümkün olduğunca döndürülmeden hava akımında süzülerek hedefe gitmesi için yapılırdı. Topun dikişli yapısı ile havanın ufak bir türbülansı topun gidiş noktasını tahmin edilemez kılardı. Temelinde bir beysbol atış tekniği olan “Knuckleball”dan adını almıştı. Juninho daha 13 yaşındayken bu vuruş tekniğini geliştirmek için çalışmaya başladı.
Futbola doğduğu şehrin takımı Sport Recife’de başladı. Brezilya’nın en doğusundaki çıkıntıda bulunan bu bölgede oynanan iki bölgesel turnuva olan Campeonato Pernambucano ve Copa do Nordestea şampiyonu olduklarında o da hızla öne çıkmaya başladı. 20 yaşına gelmeden kazandığı bu iki kupayla erkenden yetenek avcılarının radarına girdi.
Daha sonra 1995’te Rio de Janeiro takımı olan Vasco da Gama tarafından kapıldı ve hayranlarının favori oyuncularından biri oldu. Vasco yıllarında Romario ve Edmundo gibi yaşayan Vasco de Gama efsaneleriyle birlikte oynadı. Görev aldığı 6 yıl içinde iki Brasileiro Serie A şampiyonluğu, bir bölgesel Campeonato Carioca şampiyonluğu ve bir adet de Güney Amerika’nın en büyük kupası Copa Libertadores’i kazandılar. 1998’deki Copa Libertadores yarı finalinin Arjantin’de oynanan ikinci maçında River Plate'e karşı 25 metreden yaptığı serbest vuruş gole dönüşerek bu turnuvanın en kilit anı olarak hafızalara kazındı. Bu vuruş aynı zamanda ne kadar teknik ve ne kadar sert vuruşlar yapabildiğini gözler önüne serdi. Topa vurduğu anda her iki ayağı da yerden kesilmişti.
2000 yılı ise Juninho için bir dönüm noktası oldu. Brezilya futbolunda ondan önceki meşhur Juninho olan Juninho Paulista Avrupa macerasına ara vererek Vasco da Gama’nın yolunu tutmuştu. Brezilya’da yaygın olan aynı isimler ya bir ekle – örneğin Ronaldinho küçük Ronaldo anlamına gelmektedir- ya da ikinci bir isimle birbirinden ayrılırdı. Bu sebeple bizim yazımızın konusu Juninho’ya doğduğu bölgenin adı takılarak “Juninho Pernambucano” olarak anılmaya başladı.
Juninho’nun kariyeri yukarı doğru bir yörüngede ilerliyordu ancak Brezilya’nın en parlak orta saha yeteneklerinden biri olarak adını duyururken dünya çapında ise adı yaygın iletişimin eksikliğinden dolayı o kadar da bilinmiyordu. Siyah-beyazlı formayla oynadığı 295 maçta, yarısına yakını frikikten olmak üzere 40’ın üzerinde gol attı (Bölgesel lig kayıtları sağlıklı bir biçimde bulunmuyor). Bu başarıları onun "O Reizinho da Colina" yani Rio de Janeiro’nun küçük kralı ilan edilmesini sağladı.
1999’da ilk kez milli takıma çağrılsa da en yakın tarihteki önemli turnuva olan Copa America’da Emerson, Serginho, Ze Roberto, Alex ve Ronaldinho gibi oyuncuların arkasında kaldı ve turnuva kadrosuna çağrılmadı. Brezilya ligini sallasa da rakipleri arasında Avrupa’yı o dönem sallayan Rivaldo, Ronaldinho ve Ronaldo gibi dünya şöhretine sahip isimler vardı.
Küçük Kral Fransa Tahtında
Brezilya’da başarılanlardan sonra sıra Avrupa sahnesine geldi. Mücadelenin zorluğu ise daha önce şampiyonluk yaşamamış Lyon’la tarih yazmak olacaktı.
Seneler 2001'i gösterdiğinde her şey değişmek üzereydi. Juninho’nun sözleşmesi bittiğinde Vasco ile anlaşamadı. Yönetimle bozuşsa da taraftar 6 yıllık emeğinin sonunda ona hak verdi ve destekleyici oldu. Dönemin en etkili Güney Amerikalı oyuncularından birinin Avrupa kıyılarına indiği görülmek üzereydi. Avrupa futbolu ve bu serbest vuruş sanatının mimarı Fransa’da birbirleriyle tanışacaktı. Olympique Lyon ile sözleşme imzaladığında Avrupa’da henüz hiç tanınmıyordu. Ancak bu çok uzun sürmeyecek ve Pernambucano adı unutulmamak üzere kendinden söz ettirmeye başlayacaktı.
Lyon’a geldiğinde daha önce tarihinde hiç şampiyon olmamış bir takım vardı. Paris Saint-Germain günümüzdeki gibi dominant olmasa da en güçlü rakiplerden biriydi. Bunun yanında gücü asla azımsanamayacak Marsilya, Saint-Etienne, Monaco, Nantes ve Lille gibi rekabetin her daim içinde olan takımlar vardı. İlk sezon Ligue 1’de bazı şeylerin değişeceğinin habercisiydi. Gregory Coupet, Edmilson, Sonny Anderson ve Sidney Govou gibi kaliteli oyunculara katılmasıyla birlikte daha ilk seneden kulüp tarihinin ilk Ligue 1 şampiyonluğunu kazandılar. Juninho bu başarıda oldukça etkili oldu ve kısa sürede tüm Lyon taraftarlarına kendisini sevdirdi. Futbol yeteneğinin yanında takımın o güne kadarki en büyük ihtiyacı olan liderlik nitelikleri de çok yüksekti. Ve tabi ki de Juninho denilince bahsetmemenin imkânsız olduğu serbest vuruş ustalığı göze çarpıyordu.
Juninho’yu sadece frikik ustasına indirgemek ona ve başardıklarına muhakkak ki büyük haksızlık olurdu. Duran toplar dışında da muhteşem bir skorer, vizyonu çok yüksek bir top yönlendirici ve Brezilya’lı genlerinden gelen özel bir adam eksilticiydi. Lyon macerasındaki devam eden 6 sezonda da üst üste şampiyon olmayı başardılar ve 7 şampiyonluk ile Fransa tarihinde en çok şampiyonluk yaşayan oyuncular listesine girmeyi başardı. Tüm şampiyonluklarda liderlik ettiği takımına katkısı oldukça büyüktü. Fransa’da daha önce yaşanmamış bir dominasyon dönemine imza attılar. 2005 yılında takım kaptanı ilan edildiğinde ise artık bu liderliği tam anlamıyla taçlandırıldı. Oynadığı toplam 344 maçta 44’ü frikikten attığı 100 golün yanında 78’de asisti vardı. Oynadığı her sezon iki haneli sayıda gol atmayı başardı. Alexandre Lacazette onu geçene kadar kulübün en golcü oyuncusu oydu.
Bu kadar komple bir oyuncu olmasının yanı sıra soğukkanlılığıyla büyük arenalara da bayılırdı. Şampiyonlar Ligi’nde geçirilen 7 sezonda oynadığı 60 maçta 18 gol atarak kulübün Avrupa kupalarındaki en golcü oyuncusu unvanını Karim Benzema (12 gol)’nın önünde halen korur. Avrupa’da büyük bir başarı getiremeseler de istikrarlı bir şekilde üç sezon üst üste Çeyrek Final’e, sonraki sezon da üst üste Son 16 turuna kaldılar. Düşüşün başladığı ve şampiyonluk serisinin bozulduğu yıllardan 2009/2010 sezonunda ise Şampiyonlar Ligi Yarı Finali yaparak en büyük Avrupa gelişmesinin kaydettiler.
Eksik Parça Seleçao Yılları
Brezilya Milli Takımı her zaman dünya yıldızlarıyla dolu olduğu için pek çok önemli yetenek zaman zaman dışarıda kalırdı. Juninho Pernambucano da bu yeteneklerin başında geliyordu. Kadroda olduğunda bile yıldızların gölgesinden kurtulamadı.
Juninho belki de Brezilya Milli Takımı’nın en önemli kayıp yeteneklerinden biriydi. Aslında 43 maçta “Seleçao” formasını terletse de önemli turnuvalarda dışarıda kalarak milli takım kariyerinde bir türlü o parlamayı yaparak gölgelerin ötesine geçemedi. Brezilya’nın önünde dönüm noktası olarak 2002 Dünya Kupası vardı. Ancak o yaz öyle bir Brezilya orta sahası vardı ki Luiz Felipe Scolari hangi hamleyi yaparsa yapsın birilerine haksızlık olacaktı. Gilberto Silva, Rivaldo, Ronaldinho, Kleberson, Emerson, Vampeta, Kaka ve Juninho Paulista turnuvaya çağrılan orta sahalar oldu. Ricardinho, ise sonradan sakatlanan Emerson'un yerine kadroya dâhil edildi. Dünya Kupası kazanılsa da Juninho o takımda olmayı kesinlikle hak ediyordu ama henüz buna şöhreti yetmemişti.
2002’de eksik olan şeye 2004 Copa America öncesi artık kesinlikle sahipti. Rivaldo ve Juninho Paulista’nın emeklilikleriyle onun için kadroda bir yer açılmıştı. 2004 yılında milli formayla dört maçta da başlayan Juninho, bu kez de Carlos Alberto Parreira tarafından turnuva kadrosunun dışında bırakıldı. Yerine Fenerbahçe’den tanıdığımız Alex de Souza, Galatasaray’dan tanıdığımız Felipe ve Renato seçildi. Brezilya kupayı kazandığı için Juninho bir kez daha büyük bir turnuva başarısını kaçırdı.
Yine de Juninho çoğu milli maçına Carlos Alberto yönetiminde çıktı. Bu süre zarfında, 2005'te Konfederasyon Kupası'nı kazandılar ve 2006 Dünya Kupası'nda Çeyrek Final’e ulaştılar. Juninho o dönem 31 yaşında olsa da milli takım kariyerini gençlerin önünü açmak için sonlandırdı. Yıldızının bir türlü barışamadığı “Seleçao” formasıyla dördü yine frikikten olmak üzere toplam 7 gol attı.
Ölü Yaprak Sanatı
Futboldaki bazı şutları atmak gerçekten çok özel yetenekler gerektirir ve sanata benzer. Hele ki duran bir topa 35 metreden vurup 5 kişilik bir duvarın üstünden kalecisi olan bir kaleye sokmak çok daha büyük ustalık gerektirir.
Juninho'nun ölü yaprak vuruşu tekniğine erişmek günümüzdeki yıldız oyuncular için bile oldukça zordur. Fransa yıllarında çocukluğundan beri çalıştığı bu tekniği zirve noktasına taşıdı. Mesafe tanımaksızın ve maç ne kadar gergin olursa olsun her durumda penaltı kadar tehlikeli vuruşları 25-30 metreden bile gol yapabilirdi. Vuruş tekniğinin alametifarikası ise havada süzülen topun gideceği yönün kaleciler tarafından tahmin edilemez olmasıydı.
Sonraki yıllarda bu ölü yaprak vuruşu Didier Drogba, Miralem Pjanic ve Cristiano Ronaldo gibi yıldızlar tarafından kopyalanarak başarılı bir şekilde uygulandı. Ama kimse 77 golle dünyanın en çok frikik golü kaydeden oyuncusu Juninho’nun seviyesinin yakınına bile yaklaşamadı. En yakın rakibi memleketlisi Pele’nin de 70 golü bulurken listedeki Ronaldinho, David Beckham, Diego Maradona, Zico ve Rogerio Ceni de önemli sayıda frikik golü attı. Bu isimler pek çok alanda Juninho’ya kafa tutabilecek ve hatta geçebilecek seviyede olsalar da söz konusu serbest vuruş olduğunda o tarihin en iyisiydi.
2005’te Şampiyonlar Ligi’nde uzak köşeye yollayarak Oliver Kahn’ı avladığı, OG Nice’e karşı tam doksana kusursuz attığı, genç Iker Casillas’ı yerden sektirerek şaşırttığı, Ajaccio’ya 45 metre ve RC Lens’e 35 metreden bombaladığı serbest vuruş golleri halen jenerikleri süsleyen futbolun en özel anlarındandır.
Ama bir frikik golü var ki hem Juninho’nun hem de biz futbolseverlerin unutamadığı bir sahne olarak gözümüzde canlanır. Barcelona ile 2009’da oynayan Şampiyonlar Ligi Son 16 Turu maçında rakip ceza sahasının sol tarafında, korner direğine oldukça yakın bir noktadan kale ağlarının sağ cephesine yaptığı vuruşu Victor Valdes dahil hiç kimse beklemiyordu. Juninho’dan başkası da böyle bir vuruşu düşünemez ve hayata bu şekilde geçiremezdi.
Doğu Macerası ve Yuvaya Dönüş
Çoğu futbolcu son demlerinde futbolun doğusuna yolculuğa çıkarken başarıya olan açlıklarını bir kenara bırakırlar. Juninho ise nerede olursa olsun başarmak için herkese liderlik edecekti.
Lyon’un şampiyonluk serisinin bittiği sezon Juninho’nun da sözleşmesi sona ermişti ve artık 34 yaşındaydı. Kulüp yaptığı hizmetlere saygı duyarak gitmesine izin verdi. Haziran 2009'da Katar kulübü Al-Gharafa'yla iki yıllığına anlaştı. İlk sezonunda Katar Ligi şampiyonluğu, Katar Yıldızlar Kupası ve Katar Veliaht Prensi Kupası’nı kazanarak üçleme yapan takımın kaptanlığını yaptı. Katar’da Yılın Futbolcusu da seçildiği Al-Gharrafa kariyerinde 66 maçta 7’si frikikten 25 gol atmayı başardı.
2011'de Vasco, Juninho'nun kulüpteki ikinci serüveni için geri döndüğünü açıkladı. Temmuz 2012'de altyapısında yetiştiği memleketinin takımı Sport Recife'ye karşı 350. kez Vasco de Gama formasını giydi. Bir yıl kiralık olarak ufak bir New York macerası geçirdi ve MLS’te NY Red Bulls formasıyla sadece 13 maç oynadı. Temmuz 2013’te bu kısa ayrılıktan sonra son kez yuvaya dönüş yaptığında asgari ücrete yakın bir maaş alarak kulübe olan bağlılığını ve dönüşündeki ulvi amacı gösterdi. 38 yaşında olmasına rağmen tüm istekliliğiyle ligde 2 gol atıp 7 de asist yaptı. 20 yıllık profesyonel kariyerinin ardından kramponlarını asmaya karar verdi.
2014'te emekli olan Juninho hala efsanesi olduğu Olympique Lyon’un önemli bir parçası olarak hizmet ediyor. 2019’dan beri “Sportif Direktör” görevini üstlenerek kulübü kendi oyunculuğu zamanındaki şanlı günlere döndürmeye çalışıyor. Zamanında belki de dünyanın en zirve kulüplerinde oynamamış olsa da 2000'lerdeki varlığıyla hem Fransa hem de Avrupa futbolundaa derin izler bıraktı. Ölü yaprak vuruşu ve atılan onlarca frikik golü buzdağının sadece görünen yüzü olsa da içinde ukde kalan bir parçanın da Brezilya Milli Takımı olduğu aşikardır. Bu kadar çok futbol yeteneği çıkaran bir ülkede özellikle de “Three R’s” döneminde gölgelerden kurtulmak hiç kolay olmasa da o hem üst düzey liderliği hem de başarıyı tırmalayan yapısıyla bundan daha fazlasını hak ediyordu.
Sambacı
Comments