top of page

Şimdi Nerdesin Nerde? #1 - 1998/1999 Parma

Yazarın fotoğrafı: SambacıSambacı

"Şimdi Nerdesin Nerde?" yazı dizisinde; büyük başarılara imza atmış, sıra dışı özellikleriyle dikkat çeken ve futbol tarihinin görmüş olduğu en efsane kadroları kaleme alacağım. Bu kadroların efsane futbolcularının geçmişten günümüze başlarına neler geldi, bu yıldızlar en son neler yapıyorlardı ve şuan neredeler gibi konular, keyifli bir şekilde bu yazı dizisinde yer bulacak. Ve ilk yazımızın konusu, 1990'lı yılların sonu ve 2000'li yılların başına damgasını vuran 1998/1999 Parma olacak.



Dipten zirveye, zirveden dibe - Parma Calcio 1913


Parma Assecione Calcio, 1913 yılında İtalya'nın jambonuyla ünlü Emilia-Romagna bölgesinde kurulan oldukça mütevazı bir takımdı. Uzun yıllar alt ligleri arşınlayan Parma A.C. takımı, ufak Parma şehri için adeta bir heyecan kaynağı olmuş ve bölge insanının hayatına renk katmıştı. Serie A'ya çıktıktan birkaç sene sonra başlayan, fırtına gibi estikleri ve efsane kadronun ellerinde yükselen kupalarla dolu şaşalı günler; günümüzde Parma taraftarının elinde kalan tek avuntu. Neden böyle diyorum; çünkü Parma takımı, 2004 yılında yaşamış olduğu dibi görüp, geri gelme sendromuna tekrar yakalandı ve büyük bir mali kriz eşliğinde iflas ederek Serie D'yi boyladı. 2015’ten beri yükselme çabası içinde olmaları meyvelerini hızlı verdi ve 2018’de tekrar İtalya’nın zirve ligi Serie A’ya çıktı.


Gelelim yazımızın konusuna ve Parma'nın kupalarla dolu altın yıllarının en önemli kadrosu olan 1998-1999 Parma kadrosuna. O sezon adeta rakiplerin ayaklarını titreten bu takım, Supercoppa Italia ve UEFA Kupası'nda şampiyonluğu göğüsleyerek çok önemli iki başarıya imza attı. Ayrıca ligde aldığı harika galibiyetlerle (bu galibiyetlerin arasında Juventus, Inter ve Milan da var) ligi de 4.ü bitirerek adeta herkese korku saldı. Sonraki sezon da ufak montelerle sezon 5. bitirilmiş, Supercoppa Italia ve Coppa Italia'da final oynanmış ancak Avrupa'da bir önceki sezonki başarı sağlanamadı.


Şimdi bu başarılı yılların mimarlarına biraz daha yakından bakalım; neredeler, ne yapmışlar bu "zamanın yıldızları" hep birlikte görelim.



Gerçek Süperman Hikayesinin Başlangıcı



1998’de henüz 20 yaşındayken, dönemin fenomeni Ronaldo (No 9) ‘nun penaltısını kurtardı. Maçtan sonra formasının altından çıkan Süperman tişörtü adeta gelecekte göreceklerimizin sinyalini veriyordu.

İtalyan file bekçisi, Parma'daki başarılı yıllarından sonra performansını bir üst seviyeye taşıyacağı Juventus'a rekor bir ücretle transfer olarak "Dünya'nın en pahalı kalecisi" unvanını aldı. Yaptığı milimetrik kurtarışlar ve boyuna göre oldukça gelişmiş refleksleriyle Gigi, Dünya'nın en iyi ve elit kalecilerden biri olarak anılmaya başlandı. UEFA Yılın Oyuncusu ödülünü kazanmayı başaran tek kaleci olarak tarihe de geçen Buffon; Juventus, PSG ve İtalya Milli Takım'ı formalarıyla aralarında Dünya Kupası'nın da bulunduğu tam 26 adet önemli kupa kazandı.


Günümüzde ilerleyen yaşına rağmen hala aynı güveni veren Buffon; Serie A'da "gol yenilmeden tamamlanan maç rekoru" ve “en çok maça çıkan oyuncu rekoru”nu da halen elinde bulundurmaktadır. 40 yaşında 1 yıllık PSG macerasının ardından Juventus’a dönen Buffon, 43 yaşında bile üst düzey performanslar ortaya koydu. 2020’de Lionel Messi’nin Barcelona’sına karşı yaptığı 8 kurtarışla gol yemeden kapattığı Şampiyonlar Ligi Grup Maçı, onu 4 farklı on yıl içerisinde (1990’lar, 2000’ler, 2010’lar ve 2020’ler) gol yemeden maç geçiren tarihteki tek kaleci yaptı.



Sezon sonunda sözleşmesi bitecek olmasına rağmen futbolu bırakmayı düşünmüyor ve Juventus’la yeni sözleşme görüşmelerine başlamasının da an meselesi olduğu konuşuluyor. Kendi gibi yıllandıkça güzelleşen “Buffon Primitivo” isimli bir şarap markasının da sahibi olan Buffon, 2018’de Birleşmiş Milletler İyi Niyet Elçisi olarak seçildiği görevine de devam ediyor. Hepimiz onu formasının içinden çıkardığı Süperman tişörtüyle hatırlamaya devam edeceğiz.


Edit: Buffon 2021 sezonunda yuvaya döndü ve başarılması güç bir iş yaparak 43 yaşında Parma'nın kalesini koruyacak. Serie B'de kariyerinin ilk başarısını kazandığı takımıyla kendi kariyerinin son başarısını kovalayacak.



Her Şeyin Kalbi İkonik Tandem



Parma’da başlayan İtalyan-Fransız tandemi, üç yıl sonra Juventus’da tekrar bir araya geldi. Beraber 276 maça çıktılar. Stilleriyle birbirini tamamlayan ikili, 2000’ler sonrası stoper tandemlerine ikonik birer öncü oldu.

Oynadığı dönemde Avrupa'nın ve Fransa Milli Takım'ının en önemli savunmacılarından biri olan Lilian Thuram, Parma'nın ardından, tıpkı Buffon gibi Juventus'un yolunu tuttu. Defansın hem sağında, hem de merkezinde oynaması nedeniyle gelen bütün menajerler tarafından el üstünde tutulan Thuram'ın en önemli özelliklerinden biri, rakibine rahat vermeyen futbol stiliydi. Rakip hücumcuları rahatsız etmek için vücuduna sarımsak sürerek maça çıktığı bile iddia edilmişti. Juventus'ta geçen başarı dolu yılların ardından patlak veren 2006'daki Calciopoli Şike Skandalı, Thuram için İspanya devi Barcelona'nın kapılarını açtı. Katalan temsilcisinde de iki yıl boyunca önemli bir rol oyuncusu oldu ve 2008 yılında emekliliğini açıkladı. Ardından flaş bir kararla futbola geri dönen Fransız yıldız, PSG ile imzanın arifesindeyken kalbinde çıkan rahatsızlık nedeniyle tekrar emekliliğini açıklamak zorunda kaldı. Eşsiz bir futbol kariyeri geçiren Thuram, aynı zamanda 142 milli maçla Fransa Milli Takımı’nın formasını en çok giyen oyuncu unvanını da halen elinde bulundurmaktadır.



Saha dışında da bilinçli bir birey olarak karşımıza çıkan Thuram, Fransa’da yaşadığı ve İtalya yıllarında da arttığını gözlemlediği ırkçılığın üzerine giderek bir takım politik girişimlerde bulundu. 2010 yılında UNICEF tarafından iyi niyet elçisi ilan edildi. Günümüzde, kendi kurduğu bir takım yardım kuruluşlarıyla ırkçılık ve birçok farklı toplumsal soruna çözüm arıyor ve çeşitli kurumlarda katıldığı seminerlerle insanları bilinçlendirmeye çalışıyor. Thuram’ın futbol mirasını devam ettiren iki oğlundan Marcus Thuram, Bundesliga’da Borussia Mönchengladbach forması giyerken Khephren Thuram ise Ligue 1’de OGC Nice formasını terletiyor.



Efsane Parma'nın ikonik savunma tandeminin diğer demirbaşı olan Fabio Cannavaro ise başarılı Parma serüvenini Inter'e transfer olarak noktaladı. Thuram’la birlikte hücum oyuncuların korkulu rüyası olan ve dünya tarihinine bu derece adını yazdırabilen sayılı savunma oyuncularından Fabio Cannavaro, ardından Juventus'a Thuram’la yeniden partner olmaya gitti. Kayarak yaptığı kusursuz müdahaleler, kısa boyu göz önüne alınınca harika kafa topu hakimiyeti ve bire birdeki harika markaj yetenekleriyle tüm dünyanın gıpta ettiği bir stoper olarak hafızalara kazındı. İtalya Milli Takımı'nın formasını en çok giyen ikinci isim ve kaptanlık pazubandını en çok taşıyan futbolcu olan Cannavaro, 2010 yılında İtalya’nın yaşadığı Dünya Kupası hüsranının sonrasında yıllardır yaşamanın hayalini kurduğu Dubai'nin yolunu tuttu.



Bir yıl aktif futbolun ardından İrlandalı David O'Leary'nin yardımcı antrenörlüğünü yaptı. Globalleşen futbolla birlikte doğuya kayan futbol isimlerinden biri olarak Çin'in Guangzhou Evergrande takımında bir yıl teknik direktörlük yaptı. Ardından Suudi Arabistan temsilcisi Al-Nassr’ın başında da sadece bir yıl geçiren Cannavaro, son yıllarda popülarite patlaması yaşayan Çin futboluna değer katmak için tekrar Çin’in yolunu tuttu. İtalyan teknik adam, 2016-2017 sezonunda Çin İkinci ligi takımı Tianjin Quanjian’ı şampiyon yapmayı başardı. Kendini kanıtlamasıyla birlikte ligin en zengin takımlarında olan GZ Evergrande’nin başına bir kez daha geçti.



CSL (Chinese Super League)’de kazandığı bir lig ve bir kupa şampiyonluğu ile görevini sağlama alan Cannavaro’nun 2022’ye kadar kontratı bulunuyor. Gün geçtikçe tecrübelenen Cannavaro’yu yakın bir gelecekte Avrupa’da teknik direktörlük yaparken hayal edebiliyoruz.



Kader Ortağı Arjantin Çetesi



Hernan Crespo ve Juan Sebastian Veron’un yolları Parma’nın ardından iki kez daha kesişti. İkisi de Parma yıllarındaki kadar etkili olmasalar da Premier Lig’e kadar uzanan bir kariyerle dünya futbolunda kendilerine ayrılacak yeri hakketti.

Arjantin'in ve dünya futbolunun en enteresan oyuncularından biri olan Juan Sebastian Veron, babası Juan Roman namı-değer La Bruja (Cadı) gibi futbola Estudiantes'te başladı. La Brujita (Küçük Cadı) lakabını da anlaşıldığı üzere babasında almıştı. Veron, sadece bir yıl oynadığı Parma'da adını bütün Avrupa devlerine duyurmayı başardı. Parma orta sahasının beyni olan Arjantinli, hırçın oyun stili ve yüksek pas tekniğiyle fark yaratan oyuncuların başındaydı. Özellikle Fausto Asprilla'ya attığı milimetrik paslar ve oyunun defans yönünde de Dino Baggio'ya yaptığı destek Parma'nın başarısındaki kilit aksiyonlardandı. Parma yıllarının ardından adeta bir gezgin olan ve büyük kulüpleri peşinden koşturan Veron, toplamda transferine en çok para harcanan futbolcu unvanına sahipti. Bunda sıkça transfer olması ve bir daha Parma'dakine benzer muhteşem bir performans gösterememesi de etkili olmuştu. En iyi yıllarında Zidane onun hakkında şu sözleri sarf etmiştir: "Veron futbol oynuyorken dünyanın en iyi futbolcusu seçildiğime inanamıyorum".


Potansiyeline tam ulaşamamış ancak Lazio, Manchester United, Chelsea ve Inter gibi kulüplerde hep ikinci şansı bulmuştu. İlerleyen yaşı ve gelen eleştiriler sonucunda tam anlamıyla yuvası olan, çocukluğunun geçtiği Estudiantes'e küllerinden doğmaya gitti. Nitekim orada başarılı da oldu. 2009 yılında Güney Amerika'da Yılın Oyuncusu ödülünü aldığında 34 yaşındaydı. 36'sında sonlandırdığı faal futbol kariyerine Estudiantes'te başkanlık yaparak devam etti. Taraftarlarla stadı doldurmak üzerine girdikleri iddiayı kaybeden Veron, kendi kulübüyle 1,5 yıllık kontra imzalayarak 40’ında sahalara geri döndü. Son kez emekli olduğunda da kel kafası, top sakalı ve yarıya indirdiği dizlikleriyle futbolseverlerin gözünde La Brujita'ydı.



Şuan aşığı olduğu Estudiantes’te başkanlık görevini sürdürüyor. Babasından aldığı ve büyüttüğü Veron ailesi futbol mirasını oğlu Deian kendi kanatları altında Estudiantes’te sürdürüyor. Geçtiğimiz sezonda profesyonel ilk maçına çıkan Deian, üç jenerasyonluk bu mirası bakalım nasıl bir seviyeye getirebilecek.


O dönem ki Parma takımının tam anlamıyla süperstarı olan Arjantinli Hernan Crespo ise Parma formasıyla tam 80 gole imza attı. Serie A'da gol krallığı tacını da takan Crespo, o dönem kendisine dünyanın en pahalı futbolcusu unvanını kazandıracak Lazio transferini gerçekleştirdi. Lazio'da da gollerine devam eden yıldız oyuncu, Ronaldo (No 9) 'un boşluğunu doldurması için Inter'in yolunu tuttu. Sakatlıklarla sekteye uğrayan kariyerine sırasıyla Chelsea, Milan, kiralık olarak tekrar Inter ve Genoa'da devam etti. Eski performansına bir türlü ulaşamayan Crespo, 2010 yazında Parma'ya geri dönerek iki yıl daha attığı gollerle, Parma tarihinin en golcü oyuncusu olmayı başardı.



Futbolu Parma'da noktalayan Crespo, Parma genç takımına antrenör oldu ancak yaşanan mali kriz sonrası görevinden ayrılmak zorunda kaldı. Sonrasında, Serie B temsilcisi Modena'nın başında ilk ciddi menajerlik deneyimiyle karşımıza çıktı. Kötü gidişatın ardından bitişe 9 maç kala Arjantili yıldızın görevine son verildi. Ardından 2017’de yükselme gayretine giren Parma’da başkan yardımcılığı yaptı. 2018’de ülkesinde Banfield ile teknik direktörlüğü dönen Crespo, esas yükselişini 2020'de Defansa y Justicia ile Güney Amerika kıtasının iki numaralı kupası olan Sudamericana’yı kazanarak gerçekleştirdi.


Bu sene ise onu gerçekten büyük bir sınav bekliyor. Brezilya’nın köklü ekibi Sao Paulo ile iki yıllık anlaşma sağladı. Kendi kıtasında elde edeceği başarılarla tekrar çizmeye dönmesini sağlayacak bir kariyer yaratabilecek mi hep birlikte göreceğiz.


Edit: Sao Paulo ile çalkantılı bir teknik direktörlük macerası yaşıyor. 2021 sezonunda 20.maçlar sonunda ligde 16. sırada kalarak büyük hayal kırıklığı yarattı ancak Copa Libertadores'de Çeyrek Final başarısı göstermesi onu sallanan koltuğunda tutan tek şey olarak görülüyor.



Taçlı Kral ve Emekçi Kahramanlar



98-99 sezonundaki şanlı UEFA Kupası yürüyüşünde turnuvanın gol kralı 8 golle Enrico Chiesa olmuştu. En iyi dönemlerini geçirdiği Parma’da kadronun emekçilerinin başında o geliyordu.

Tam bir tamamlayıcı forvet olan Enrico Chiesa, partneriyle birlikte coşan ve verimli hale gelen 90'lı yılların önemli oyuncularından biriydi. Patlama yaptığı Sampdoria'da partneri Roberto Mancini'yle iyi işlere imza atarak Parma'ya transfer oldu. 3 yıllık Parma kariyerinde Hernan Crespo'yla birlikte Parma'ya altın yıllarını yaşatmanın yanı sıra Avrupa'nın en korkulan forvet ikililerinden oldular. Nitekim yollarının ayrılması çok uzun sürmedi. Chiesa başarılı kariyerine Fiorentina'da devam etti ve 2010 yılında alt liglerde kariyerini noktaladı. Üst düzey bitiriciliği ve klas gol vuruşlarıyla hatırlanan Chiesa, futbolu bıraktığı Figline kulübünde teknik adamlığa soyundu ancak kulüp liglerden ihraç edildi.


Şuan ise Chiesa adını tekrardan İtalya'nın zirvesinde duyuyoruz. Fiorentina’da futbola başlayan 23 yaşındaki oğlu Federico Chiesa babasının kariyerini geçme potansiyeliyle kiralık olarak Juventus’ta forma giyiyor.


Edit: Federico, EURO 2020'yi kazanan İtalya Milli Takımı'nın en etkili oyuncularındandı. Cristiano Ronaldo'nun ayrılığından sonra Juventus'un en önemli hücum güçlerinden biri olarak görülüyor.



Bu kadronun tabi bahsedilmesi gereken başka emekçileri de var; deneyimli Nestor Sensini, futbol seyyahı Paolo Vanioli, haşarı çocuk Faustino Asprilla, enerjik Diego Fuser, orta sahanın bel kemiği Dino Baggio, yorulmak bilmez Alan Boghassian ve yolu Beşiktaş’a da düşen Federico Giunti bu takımın önemli parçalarındandı. Futbolun takım oyunu olduğunu ve her bir bireyin bu başarılarda muhakkak katkısı olduğunu bize göstermişlerdi.



Parma kulübü, o yıllardan sonra belki Avrupa devi olabilecekken, keza alınan yanlış kararlar keza da yanlış bir yönetilişle zirveden dibi gördü. Kötü günlerinde bile 9.000 kombine satabilen bir takımın taraftarları bu başarı dolu günleri tekrar hak ediyor. Geçmişte sürekli yükselme savaşı veren Parma'ya bu sefer uzun soluklu olmasını umduğumuz ve altın yıllarına döndürecek bir serüven dileriz. Alessandro Lucarelli'ye de bir parantez açmak lazım; kriz döneminde 38 yaşındaki takım kaptanı gemiyi hiçbir zaman terk etmedi ve Serie D’den Liga Pro’ya yükselen takımda kariyerine noktayı koydu. FORZA PARMA!


Sambacı

Comments


bottom of page