top of page
  • Yazarın fotoğrafıSambacı

Şimdi Nerdesin Nerde? #8 - 2002 Brezilya

Takvimler 2002 Haziran’ı gösterdiğinde tüm ülkeyi büyük bir coşkuyla Dünya Kupası heyecanı sardı. 48 yıl sonra ilk kez tüm ülke, futbolda tek bir şeye odaklanmış ve Türk Milli Takımı’nın maçlarını okullarda, işyerlerinde, meydanlarda büyük bir coşkuyla bekliyordu. Turnuvadaki rakiplerimiz, futbolun sambacıları Brezilya ve nispeten daha dişimize göre olan Kosta Rika ve Çin’di. İlk Brezilya maçında Hasan Şaş’ın Marcos’u avladığı golle başlayan serüven ülke tarihimizdeki en önemli başarılardan olan dünya üçüncülüğü ile taçlanmış ve yıllarca unutulmayacak bu anılar ortak tarihimize kazınmıştı.

Bu yaşananlar bambaşka bir yazının konusu olacak kadar özel ve duygusal olsa da, Dünya Kupası şampiyonu olan ve daha da önemlisi bunu 5. kez başaran ilk ülke olan Brezilya şüphesiz gündemin bir numaraları konusuydu. Üzerinden geçen 20 koca yıla rağmen hala dün gibi akıllarda olan bu şampiyon kadroyu “Şimdi Nerdesin Nerde?” serisiyle anmak ve pek çoğumuzun çocukluk kahramanlarının şimdi neler yaptığını görmek nostaljik bir dokunuşla bizi zamanda geriye götürecek.


Emerson Leao ile başlayan ancak kötü gidişat sonucunda Felipe Scolari yönetiminde tamamlanan CONMEBOL elemelerini Arjantin’in tam 13 puan gerisinde bitirerek turnuvaya katılmaya hak kazanan Brezilya, bu dalgalı eleme performansına rağmen turnuvanın doğal favorilerindendi. Takımın poster çocuğu hala milyonlarca sevgilisi olan Fenomen Ronaldo’yken de aksi düşünülemezdi. Ronaldo o zamanlar dünyanın en iyi oyuncusuydu. Ballon d'Or kazanan en genç oyuncu olmuş ve iki kez transfer rekoru kırmıştı. Bu süreçte 2002 kadrosunun öncülü sayılan 1998 kadrosunda da Rivaldo, Cafu, Roberto Carlos’la birlikte yer alan Ronaldo; finalde ev sahibi Fransa’ya 3-0 kaybederek önemli bir psikolojik yükün altına girmişti.



Aradan geçen 4 yılda Brezilya gibi bir futbol ekolü tabii ki de yerinde durmadı ve Ronaldinho, Lucio, Gilberto Silva gibi önemli genç isimleri kadrosuna monte ederek belki de 1998’den kâğıt üzerinde daha güçlü bir kadroyla Asya kıtasına geliyordu. Geçmişten gelen psikolojik yüke rağmen Brezilya önemli bir futbol ekolüydü ve bunun modern zamanlardaki gösterisini de bu turnuvayla yaptılar.


Turnuvada oynadıkları yedi maçı da normal sürelerde kazanarak günümüzde hayal etmesi güç bir turnuva performansı ortaya koydular. Zaman zaman Edmilson’un defansın arasına girmesiyle üçlü bir saha yayılımı sergileyen Brezilya’nın Cafu ve Roberto Carlos gibi belki de tüm zamanların en iyisi sayılan iki beki çok önemli kozlarıydı. Dış koridoru tamamen hakimiyet altına alan bu ikili ve gerideki çift pivot 6 numara Edimilson ve Gilberto Silva, hücumdaki yetenekli ayakların sihirlerini yapmaları için büyük bir rahatlık sağlıyordu.Her şeyin ötesinde Fenomen Ronaldo, sadece ikonikleşen saç stiliyle değil aynı zamanda turnuvada attığı 8 golle efsaneleşti. Bunun yanı sıra muhteşem bir – ne yazık ki Türkiye’ye karşı – yarı final ve final performansıyla da örneğine az rastlanan bir dominasyon ortaya koydu.



Bu efsane kadronun alametifarikası ise doğru genç ve deneyimli oyuncular ile her şeyden önemlisi farklı yetenek setlerine sahip yıldızların bir karışımı olmasıydı. Bakalım bu önemli isimler o günden bugüne neler yaptılar ve şimdi neler yapıyorlar.


Marcos


Dida ve Rogerio Ceni gibi iki büyük ismin önünde Scolari’nin tercihi olan Marcos, takımın belki de en zayıf halkası olarak görülüyordu. Scolari ile daha önceden de Palmeiras’da çalışmış olmanın da avantajıyla kaleyi devraldı ve kimsenin yüzünü kara çıkarmadı. Geç parlayan anlamına gelen “late bloomer” örneklerinden olan Marcos’un turnuva öncesi sadece 15 milli maçı vardı ve 28 yaşındaydı.



Kariyerinin tamamını tek kulüpte yani Palmeiras’da geçirdi. Hem kulübünün hem de 2002 Dünya Kupası’nın efsanelerinde biri olarak anılarak 2012’de yani 38 yaşında emekliye ayrıldı. Günümüzde Marcos ara sıra yorumcu olarak Brezilya televizyonlarında karşımıza yorumcu olarak çıkıyor. Ayrıca 2017’de başlattığı bir girişim olarak “Cerveja 12” ismiyle bir bira markası var. Bu markasıyla ilgilenerek Brezilya lokal barlarında maç yanı birası olarak bir numaralı tercih olmaya çalışıyor.



Cafu


2002 Dünya Kupası'nı kazanan inanılmaz takımın kaptanı olan Cafu, 142 maçla tüm zamanların en çok forma giyen Brezilyalı olma unvanını hala koruyor. 1994-2006 yılları arasındaki dört Dünya Kupası'nda ve 1994,1998 ve 2002 olmak üzere üst üste üç final oynayarak bunu başaran ilk futbolcu olarak tarihe geçti. Roma'da geçirdiği başarılı dönemin ardından efsanesini kulüp seviyesinde de ayrı bir seviyeye çıkaracağı AC Milan'a transfer oldu ve burada İtalyan deviyle 2007'de Şampiyonlar Ligi'ni kazandı. Efsanevi sağ bek nihayet 2008'de 38 yaşında futbolu bıraksa da geride bıraktığı kanat bek profili belki de bir futbol pozisyonunun dinamiklerini sonsuza kadar değiştirdi. Kanat bindirmeleri hala dünyanın her yerinde hayranları tarafından sevgiyle anılıyor.



2017’de Hindistan'da bir futsal ligiyle kısa süreliğine sahalara dönse de kendisini futbol sonrası daha çok hayır işlerine ayırdı. Zamanının çoğunu İtalya, Mozambik ve Brezilya'nın kuzeydoğusundaki yarı kurak bölge olan Sertao'da insani yardım çalışmalarına adadı. Bunu yaparken ki amacının, futbolun insanların hayatlarını dönüştürme yeteneğini olan inancı olduğunu da sıkça dile getiriyor. 2019’da kendi kurduğu vakıf mali zorluklar sebebiyle kapatılsa da o bu amaç uğruna FIFA projeleri ve benzeri işlerde boy göstermeye devam ediyor. Bunun yanı sıra ayrıca “A Saga Cafu” adında bir otobiyografi kitabı son Dünya Kupası olan Katar 2022’de lansman yaparak piyasaya çıktı. Kitapta ilk futbol günlerinin, şampiyonluklarını, brezilya milli takımını ve Dünya Kupası'nı maceralarını anlatıyor.



Roberto Carlos


Sadece Real Madrid ve Brezilya’nın değil ülkemizde Fenerbahçe’nin de efsaneleri arasına giren belki de listedeki en enteresan hikâyelerden birinin sahibi Roberto Carlos. Tarihin en iyi serbest vuruş kullanıcılarından biri olarak da ayrıca tarihte yerini alan Carlos, 2006 Dünya Kupası'ndaki düşük performansından sonra bir daha asla Brezilya için oynamayacağına yemin etti ve bunun akabine takip eden yıllarda da kariyeri düşüşe geçti.



2007'den sonra Carlos, kariyerinin parlak yıllarının uzağında ama kendi içerisinde farklı hikâyelerle sırasıyla Fenerbahçe, Corinthians ve Anzhi Makhachkala için forma giydi. Anzhi döneminde kısa süreliğine de olsa geçici oyuncu/teknik direktörlük de yapan Carlos, esas teknik adamlık şansını Sivasspor ve Akhisarpor’da denedikten sonra uzun süredir bu sulardan uzakta duruyor. Özel hayatı da oldukça tartışmalı olan Carlos’un Real Madrid için zaman zaman pazarlama çalışmalarında bulunması ve sıkça yardım maçlarına katılıp bize o muhteşem sol ayağı izletmeye devam etmesiyle onu görme şansımız oluyor. Ve evet sol ayağı hala eskisi gibi.



Lucio

Marcos, Cafu ve Gilberto Silva ile birlikte turnuvanın 630 dakikasının tamamında oynayan dört oyuncudan biri olan Lucio, savunmanın kalbindeki bir kayaydı. Bayer Leverkusen, Bayern Münih ve Inter derken Lucio dönemindeki en istikrarlı stoperlerden biri olarak başarıdan başarıya koştu. 2009 yılı kariyer zirvelerinden biriydi. Önce Brezilya ile Konfederasyon Kupası zaferi kazandı ve takip eden sezonda da Şampiyonlar Ligi finalinde eski takımı Bayern Münih'i yenerek başka bir önemli şampiyonluğu kazandı. Son kez 2011'de milli takımda forma giydi.



Kariyerinin son yıllarının Brezilya’da geçirmeyi planlamıştı ve 2013’te ülkesine döndü. Ancak futboldan bir türlü kopamadı ve 2020’ye kadar farklı takımlarda forma giydi. Emekliye ayrıldığında 41 yaşındaydı. Günümüzde Brezilya’da futbol programlarına katılarak hem anılarını anlatıyor hem de yorumculuk yapıyor.



Roque Junior


Lucio’nun partneri Roque Junior, oynadığı takımlarda ve liglerde aslında çok da büyük bir iz bırakamadı. Kariyerinin en görkemli anının 2002 Dünya Kupası olduğu söylersek haksızlık etmiş olmayız. En çok iz bırakabildiği Milan döneminin ardından Leeds United, Siena ve Bayer Leverkusen gibi kulüplerde oynayarak sonunda 2010'da ülkesinde kariyerine son verdi. Daha öncesinde 2007'de milli takımdan emekli olan Junior, saha dışı çok farklı rollerde şansını denedi. 2014 Dünya Kupası’nda Scolari’nin ekibinde asistanlık yaptı. Ardından 2015'te köklü Brezilya amatör takımı olan XV de Piricicaba’nın yönetimine girdi. İtalya’ya dönerek Lazio’da altyapı antrenörlüğü yaptı ve son olarak Ferroviara da sportif direktörlük yaparak deyim yerindeyse denenmedik şey bırakmadı.




Gilberto Silva


Namı değer “Invincibles”in dinamosu daha o büyük başarıya ulaşmadan önce bu turnuvaya gelmişti ve burada görevini risksiz oyun aşığı Scolari’nin tam istediği gibi yerine getirerek görünmez kahramanlardan biri oldu. Brezilya formasını 93 kez forma giydikten sonra 2010'da uluslararası kariyerine nokta koydu. Ayrıca, Arsenal'de de 6 yıllık son derece başarılı bir dönem geçirdikten sonra Panathinaikos, Gremio ve sonunda da 2012'de Atletico Mineiro'da oynayarak emekli oldu. 2016 yılında kısa süreliği Panathinaikos'ta idari rol üstlense de bu alanda da ilerlemeyi tercih etmedi. 2018’de özellikle Manchester United orta saha oyuncusu Fred'in İngiltere’ye gelmesinde oynadığı aracı rolü ile Shakhtar Donetsk'in 52 milyon pound kazanmasına yardım etti ve tekrar gündeme geldi.



Silva bunun yanı sıra futbolculuk yıllarından beri de hayır işlerinin içerisinde yer alıyor. Evsizler, mülteciler ve sığınmacılar için futbol maçları düzenleyen İngiltere merkezli bir hayır kurumu olan The Street League'in Brezilya ayağının da öncülerinden oldu. Ayrıca tuhaf bir şekilde, Londra Hayvanat Bahçesi'nde evlat edindiği kendi adını taşıyan dev bir karıncayiyene sahip. Günümüzde profesyonel atletlere pek çok farklı alanda danışmanlık yapan SWC (Sport World Coaching) isimli bir danışmanlık şirketinin kurucu ortaklarından biri olarak çalışıyor.




Edmilson


Stoper olarak oynayabilmesi ve gerektiğinde 6 numaradan arkayı üçleyebilmesi Felipe Scolari tarafından sıkça kullanılıyordu. Turnuva öncesi milli formayı düzenli giymiyor olsa da özel bir turnuva geçirdiği yadsınamaz bir gerçekti. Milli formayla attığı tek golünü de bu turnuvada Kosta Rika'ya karşı 5-2’lik galibiyette attı. O dönemde Lyon forması giyse de 2002'deki iyi performansının ardından Edmilson, Şampiyonlar Ligi şampiyonluğunu kazanacağı Barcelona'ya transfer oldu. Villarreal, Palmeiras ve Zaragoza'yı gibi takımlarda da forma giydikten sonra 2011'de Ceara’da kariyerine son verdi.



Brezilyalı futbolcu şimdi ara sıra kendi ülkesinde yorumcu olarak ekranlara çıkıyor ve bunların yanı sıra hayır işleri yürüttüğü kendi ismini taşıyan bir vakfı da bulunuyor. Kendisi 3 yıldır da Brezilya lokal futbol takımlarından SKA Brasil’in de başkanlığını sürdürüyor.




Fenomen Ronaldo


Tarihin bize izlettiği en özel forvet oyuncusuydu. Zirve yıllarında kesinlikle durdurulamaz bir durumdaydı ve bunu da bu turnuvada tüm dünyaya gösterdi. İkinci Ballon d’Or, Los Galacticos, sayısız gol ve bireysel ödülün ardından Milan’ın yolunu tuttu ve kısa süre sonra nihayet 2011'de emekli olacağı Corinthians’a transfer oldu. Futbolda bıraktığı iz ve günümüzde oynasa neler yapabileceği, eskimeyecek bir tartışma konusu olarak tüm futbolseverlerin dilinde olacak.



Brezilya efsanesi, futbol sonrası yatırımlarını yine futbolun içerisine yapmayı tercih etti. Öncelikle Kuzey Amerika Futbol Ligi'nde oynayan Fort Lauderdale Strikers'ta da azınlık hisse sahibi oldu. Ardından 2018’de yatırımlarını daha ciddi hale getirerek eski La Liga temsilcisi Valladolid’in çoğunluk hissesini satın aldı. Geçtiğimiz sezon La Liga’ya yükselmeleri karşılığında 450 km bisiklet kullanma sözü veren başkan Ronaldo, Valladolid'den ülkenin batı kıyısı yakınlarındaki Santiago de Compostela'ya kadar bu sözü tutmak için pedal çevirdi.



Bugün son olarak Brezilyalı fenomen, 2021 Aralık ayında çocukluk aşkı olan Cruzeiro kulübüne 70 milyon dolar yatırım yaparak satın aldı. Tüm bu kulüp sahiplikleri ve başkanlıkların yanında FIFA’da Dünya Kupası elçisi olarak görev yapan Ronaldo, futbol ortamlarında farklı bir yüzüyle görmeye devam edeceğimiz isimlerden biri olarak öne çıkıyor.


Rivaldo


Ronaldo ve Ronaldinho ile birlikte üç "R" olarak bilinen ölümcül bir hücum üçlüsü oluşturan Rivaldo; top sürmesi, tekniği, şutları ve gol atma konusundaki esrarengiz ustalığıyla bir dönem için dünyayı büyüledi. Barcelona’da oynamasının da verdiği karizmayla Brezilya ekolünün önemli bir figürü olarak Avrupa futboluna hizmet etti.



Futbolculuk kariyerinin sonlarına doğru 2014’te çocukluk kulübü Mogi Mirim'de emekli olana kadar şaşırtıcı bir şekilde aralarında Angola, Özbekistan ve Yunanistan takımlarının da yer aldığı 14 farklı kulüpte oynadı. Bir dönem en büyük oğlu Rivaldinho'nun da oynadığı Mogi Mirim'in başkanlığını yaptı. Günümüzde ise Rivaldo, zamanının büyük kısmını ailesi ile gezerek ve 50’li yaşlarında da hala fit kalmak için spora ayırarak emekliliğin tadını çıkarıyor.




Ronaldinho


Barcelona'da dünya çapında bir ün kazanmadan önce, futbol cambazı ilk kez 2002 Dünya Kupası'ndaki büyüleyici performanslarıyla sahneye çıktı. Dünya Kupası’ndaki en unutulmaz anı, İngiltere'ye karşı çeyrek finalde 35 metreden harika bir serbest vuruşu gole çevirerek turun kapısını aralattığı goldü. Sahada gerçek bir sihirbaz olan Ronaldinho, 2002'de PSG'de oynuyordu. 2003'te Barcelona'ya transfer olmasıyla dünya çağında bir futbol starına dönüştü ve 2005’te Ballon d’Or da kazanarak kendisini tüm zamanların en büyük oyuncuları arasına yazdırdı. 2018’de futbolu bıraktığında Dünya Kupası, Şampiyonlar Ligi ve Ballon d'Or kazanan nadir oyunculardan biri olarak emekli oldu.



Futbol sonrasında imajını zedeleyecek vergi skandalları ile başı derde girse de futbolseverlerin gözündeki yeri hiç değişmedi. 2020’de sahte pasaportla seyahat ettiği gerekesiyle Paraguay’da hapse mahkûm edildi. Önceden Brezilya ve İspanya pasaportlarına ayrı hukuki meselelerle sebebiyle Brezilya makamları tarafından el konulan Ronaldinho, 32 gün hapiste kaldıktan sonra kefaretle serbest kaldı. Bu yaşadıkları aklını başına getirmiş olacak ki finansal çıkmazdan kendini kurtarmak için daha doğru yatırımlarla birçok iş kolunda girişimlere yatırım yaptı ve durumunu düzeltti. Zaman zaman gösteri maçlarında o muhteşem cambazlığını görsek de daha çok gözden uzak bir hayat yaşıyor.





Sambacı

bottom of page