top of page
  • Yazarın fotoğrafıSambacı

Şimdi Nerdesin Nerde? #7 - 1989/1990 AC Milan

"Şimdi Nerdesin Nerde?" serisine her ay Swingman Dergi bünyesinde ulaşabilirsiniz. Eylül yazısı yayında.


Efsane AC Milan kadrosu denilince herkesin aklına gelen replik “Say bakalım efsane 2003-2004 Milan kadrosunu”dur. Ancak biraz daha yaşlı jenerasyonlar gerçek efsane Milan kadrosunun tartışmasız Arrigo Sacchi’nin “Ölümsüzler”i olduğunu söyleyecektir. Dünya futbolunda çok önemli bir kilometre taşı oluşturan Arrigo Sacchi, görev süresi 1987-1990 arasında belki sadece 1 adet Scudetto – 9 yıl sonra ilk kez- kazandı ama Avrupa’da oynattığı futbol ile o zamana kadar görülen en dominant futbol takımını herkese izletti. 1989 ve 1990'da arka arkaya kazanılan Avrupa Kupası galibiyetleri ve ardından kazanılan Avrupa Süper Kupası zaferleri, bu takımın en büyük başarıları olarak tarihe kazındı. Bu takımı özel kılan şey sadece bünyesindeki süperstarlar değil Arrigo Sacchi’nin devrim niteliğindeki muhteşem metotlarıyla dünyaya damga vuran bir futbol oynamasıydı.



Ön alanda pres yapmak – şimdilerdeki adıyla gegenpress-, buna takıntı derecesinde çalışmak, bunu sağlayacak kondisyonu yüklemek gibi kavramların ilmek ilmek işlendiği bir 4 yıllık süreçti Sacchi’nin Milan dönemi. İdealist ve öğretici bir teknik adamdı ama aynı zamanda şahsına münhasır Silvio Berlusconi’yi pek çok konuda etkileyebilecek kadar da karizmatik bir figürdü. Bu seviyeye gelene kadar çektikleri ise bambaşka bir yazının hikâyesi çünkü Sacchi aslında kazı kazıya en alt liglerden Avrupa’nın zirvesine çıkmayı başarmış bir dâhidir. Milan’ın başına geçene kadar yıllarca Serie C ve Serie B takımlarında görev yaptı. Milanı 1986’da borç batağındayken alan Berlusconi, Sacchi’nin alt ligdeki Parma takımına karşı oynadıkları bir hazırlık maçı ve ardından elendikleri İtalya Kupası turunda onu gözüne kestirmişti. Ertesi sezon da tüm tepkilere rağmen Milan devriminin başına onu getirdi.



Milan’a geldiği ilk gün, en iyi savunma hücumdur ve karşı prestir diyerek dünyayı değiştirecek bir futbol yaklaşımını herkese gösterdi ve bunu yaparken de izleyen herkesi hayran bıraktıran bir takım izletti. Hayallerini gerçekleştirmek isteyen koca bir nesil teknik direktöre başarıya giden yolda ilham verdi. Kendi ilhamını da “Muhteşem Macarlar”dan ve 1950’lerin Real Madrid’inden aldı.


O zamanlar için Sacchi’nin fikirleri oldukça radikaldi. 4-4-2 dizilimiyle pres yapmanın mümkün olduğuna ve bu şekilde oynamak için hem bölgeler arası mesafenin kısaltılması hem de sahanın kritik alanlarında bekler aracılığıyla oyunun kontrolünün sağlanacağına inanıyordu. İleride kurulan bir savunma hattı ile baskı kurulmalı ve savunma bloklar halinde yapılmalıydı. Kontra atağa çıkmak için de saniyede topun 5-6 metre ilerlemesi gerekiyordu ve topun da geri kazanılması kısa sürede olmalıydı ki bu sistem efektif bir şekilde gerçekleşsin. Bu sistem için gereken en önemli şey ise çok çalışmaktı. Nitekim bu Sacchi’nin Milan takımı “Ölümsüzler” lakabını alana kadar 2 yıl bu sistemin oturması için adeta varlarını yoklarını vererek çalıştılar.



Burada özellikle 1989-1990 yıllarını kapsayan iki efsanevi sezonun yıldızlarının günümüzde nerelerde oldukları ve ne yaptıklarını anlatmayı seçme sebebimiz, aslında Sacchi döneminin zirveye ulaştığı ve Şampiyonlar Ligi yolunda en etkileyici skorların alındığı sezonlar olması. İlk sezonki macerada Real Madrid’e karşı Şampiyonlar Ligi yarı finalinde alınan 5-0’lık galibiyet ve üzerine de Gheorghe Hagi’li Steaua Bükreş’e karşı finalde alınan – tarihin en farklı final galibiyeti - 4-0’lık performanslar tarihe kazındı. Ertesi sezonda da bu sefer ilk turda Real Madrid’e karşı tur atlanması ve yarı finalde Bayern Münih’in saf dışı bırakılması yıllarca unutulmayan anlar oldu. Tabi sonucunda kazanılan toplam 4 adet büyük kupa ile tarihin en büyük takımlarından oldular.



Bu başarıları kazanan sistemle birlikte Sacchi’nin mevcut potansiyelli gençlere ek olarak takıma kazandırdığı Marco van Basten, Frank Rijkaard ve Ruud Gullit transferleri başarılarda büyük önem oynadı. Hali hazırda takımda bulunan Franco Baresi, Giovanni Galli, Mauro Tassotti gibi tecrübeli isimlerle; genç yetenekler Paolo Maldini, Alessandro Costacurta ve Roberto Donadoni da Sacchi’nin sisteminin önemli parçaları oldular. Gelin şimdi bu efsane isimlerin kariyerlerinden sonra neler yaptıklarını beraber okuyalım.


Franco Baresi


Kulübün 15 yıllık büyük kaptanı Franco Baresi takımın iskeleti için her zaman çok önemli bir parça oldu. 1997’de yani 37 yaşında emekli olduğunda büyük bir coşkuyla uğurlandı. Milan taraftarları tarafından “Piscinin” yani “Küçük Adam” olarak anılan Baresi, 1990 yılında dünyanın en iyi savunmacısı seçildi. Bir önceki sezon da Serie A’da yılın futbolcusu seçilmiş ve Ballon d'Or sıralamasında zor gördüğümüz bir şekilde bir savunmacı olarak ikinci olmuştu.



Baresi, kulübü için 532 ve ülkesi İtalya için 82 maça çıktıktan sonra 1997'de profesyonel futboldan emekli oldu. Emekliliğinden sonra da her daim tüm zamanların en büyük savunmacılarından biri olarak kabul edildi. Emekli olduktan sonraki ilk işi Fulham’da futbol direktörlüğü oldu. Burada bir başka efsane olan teknik direktör Jean Tigana ile anlaşmazlıklardan sonra kısa sürede görevi bıraktı. Milan genç takımlarında çeşitli antrenörlük görevleri yaparak düzenli olarak Rossonerri için çalışan bir isim oldu. 2008 yılından beri de saha kenarından elini ayağını çekip kulübün pazarlama departmanında takımın çeşitli yurtdışı pazarlama faaliyetlerinde yer alan önemli elçilerinden biri oldu.



2020 Ekim ayında ise Onursal Başkan Yardımcılığı ile görevlendirilerek yıllarını geçirdiği Milan camiasında hayatını sürdürmeye devam ediyor. Geçtiğimiz Nisan’da “Values” yani Değerler anlamına gelen bir NFT serisi çıkararak gündemi yakından takip ettiğini de gösterdi. Bu NFT serisinde Baresi'nin yaşamı ve kariyeri üzerine önem verdiği 7 temel değere dair dijital sanat parçaları bulunuyor: Cesaret, Özgürlük, Hayal Gücü, Miras, Sevgi, Sadakat ve Farkındalık.


Paolo Maldini


O zamanlar Milan'ın geleceği olarak kabul edilen Maldini, çok yönlülüğü ile savunma hattını her yerinde oynayabiliyordu. Doğal olarak sağ ayaklı olmasına rağmen Sacchi, Maldini'yi daha çok sol bekte oynatmayı tercih etti. Henüz 21 yaşında olmasına rağmen İtalya milli takımında da için 17 maça çıkmış yaşından çok daha tecrübeliydi. Milan taraftaları, kaptan Baresi’den sonra boynuzun kulağa geçeceğini sorsalar asla düşünemezdi ancak bu Maldini’nin kariyeriyle gerçekleşti. Milan tarihinin efsane kaptanları arasında ilk sıralarda o da Baresi’yle birlikte yerini aldı.



Milan formasıyla 902 maça çıktıktan sonra 2009'da emekli oldu. 2012'de İtalyan futbolunun “Hall of Fame” yani Onur Listesi'ne girdi. Zamanında eski takım arkadaşı Carlo Ancelotti’nin Chelsea döneminde yaptığı yardımcı antrenörlük teklifini reddetmesine rağmen gelecekte bir noktada koçluk yapmak isteyebileceği düşünülüyordu ancak bu gerçekleşmedi.


Ailesiyle çok sık zaman geçiren ve emeklilik sonrası hayatında da bir ayağı ABD’de olan efsane isim, 2015 yılında ailecek çok zaman geçirdikleri Miami’den NASL takımı Miami FC’ye ortak oldu. Eski partneri Alessandro Nesta ile başlayan teknik adam tercihi ardından Kenny Dalglish’in oğlu Paul Dalglish ile devam etse de günümüzde daha çok iş ortağı Riccardo Silva bu takımla ilgileniyor.



Büyük oğlu Christian'ın Milan genç takımında umut vaat eden bir aday olduğu söyleniyordu ancak tutunamadı ve günümüzde İtalya alt liglerinde oynuyor. Öte yandan küçük oğlu Daniel ise az da olsa süreaolarak geçtiğimiz yılki Milan şampiyonluğuna katkı sağlamayı başardı. Bu sezonu da Spezia’da kiralık olarak geçirmesi bekleniyor. Bu esnada tabi Paolo Maldini de 2018’de kulübe tekrar döndü. Bu sefer Gelişim Direktörü olarak görev almaya başladı.



Aradan geçen 1 yılın ardından Leonardo’dan boşalan futbol direktörlüğü koltuğuna ısrarla onu getirmek istediler ve başardılar. Paolo aklında aslında direktörlük yapmak olmadığını açıklasa da konu Milan olunca her şeyin değiştiğini de o zamanki röportajlarında belirtti. Yaptığı doğru hamleler ile hem takımı gençleştirirken hem de tekrardan rekabetçi potaya soktu. Bu güzel işlerin karşılığını da Stefano Pioli ile şampiyonlukla taçlandırdılar. Maldini’nin bu görevde de liderliğini, vizyonunu ve Milan sevgisini gösterdiğini görmemek elde değil. Ona çok yakışan bu rolde umarız uzun yıllar kalır ve Miln tekrar Avrupa’nın zirvesine onun yardımlarıyla çıkabilir.


Mauro Tasotti


Avrupa futbol tarihinin en büyük defanslarından birinde Baresi’nin ardından ikinci kaptandı. 1987-88 sezonu sırasında Milan'ın ligde sadece 14 gol yeme başarısının ardındaki ana faktörlerden oldu. Uyum yeteneği ve dayanıklılığı ile tanınan Tassotti, Sacchi'nin eğitmenliği altında kendini çok geliştirdi. Kariyerine daha konservatif ve fiziksel bir bek olarak başlasa da, Sacchi'nin devrim niteliğindeki yüksek pres oyunu Tassotti'nin hücum gücünü de keşfetmesine yardım etti.



1997'de emekli olduktan sonra eski takım arkadaşı Carlo Ancelotti'nin altında antrenör olarak Milan ailesi içinde kaldı. 2001'de Ancelotti'nin baş asistanı oldu. Ancelotti 2009’da görevden ayrılmasına rağmen o görevde kalmaya devam etti. Ancelotti yerine gelen Massimiano Allegri’nin Ocak 2014'te görevden alınmasının ardından kısa bir süre Milan'ın geçici teknik direktörü de oldu. Tassotti, Milan ile olan sözleşmesini 12 Temmuz 2016'da feshederek kulüpteki 36 yıllık kariyerini tamamladı.



Milan sonrası, Ukrayna milli takımında eski oyuncusu Andriy Shevchenko'nun yanında yardımcı antrenörlük pozisyonda ona yardım etmeye başladı. Son olarak Sheva’yla birlikte Genoa’ya gittiler ancak yeni yılı zor görüp kulüpten ayrılmak zorunda kaldılar. Neredeyse hiç birinci adamlığı denemeden 62 yaşına gelen Tassotti’yi bu noktadan sonra farklı bir görevde görür müyüz bilmem ama tarihin en efsane asistan menajerleri listesine en üst sıralardan konulacağı kesin.



Hollanda Üçlüsü


Frank Rijkaard


Sacchi’nin neredeyse başkan Berlusconi’yle restleşerek takıma kazandırdığı Frank Rijkaard, bu çabaların karşılığını Milan formasıyla fazlasıyla verdi. 1993’te Ajax'a kısa süreliğine geri dönerek 1995’te futbol kariyerini noktaladı.



Ardından teknik direktörlük kariyerine Guus Hiddink’in Hollanda milli takımında yardımcılığını yaparak başladı. Belki de en çok Barcelona'da Şampiyonlar Ligi'ni kazanan zamanlarıyla tanınıyor çünkü o dönem özellikle geriden oyun kurarak oynattığı futbol göze de oldukça hoş geliyordu. O zamanlar çok büyük bir hoca olacağına kesin gözüyle bakılıyordu hatta Brezilyalı Ronaldinho’nun en sevdiği teknik direktör olarak da yıldız oyuncularla da iyi anlaşıyordu. Barcelona'dan ayrıldıktan sonra itibarını korumak için mücadele etti ancak sonraki durağı olan ülkemizde Galatasaray ile zor bir süreç geçirerek bir daha eski günlerine dönmeyi başaramadı.



En son 2011-2013 yılları arasında Suudi Arabistan milli takımının sorumluluğunu üstlendi ancak çok da başarılı olamayınca teknik direktörlüğü tamamen bıraktı. Futboldan adeta kaybolan Rijkaard, Cruyff Vakfı’nın elçisi olarak zaman zaman çeşitli yardım etkinliklerine katılıyor. Aktif olduğu dönemlerde Amsterdam’da çok fazla emlak yatırımı yaptığı bilinen Hollandalı medyadan uzak bir hayat sürüyor.


Ruud Gullit


Gullit Milan’a gelmeden önce 1987'de Dünya’da Yılın Oyuncusu ödülünü yeni kazanmıştı ve Milan ile 1989'da bunu tekrar yapacaktı. “Futbolculuk” yeteneği ve sahanın her bölgesinden gol atma hüneriyle tanınan Gullit, forvet arkası oynayarak en yıkıcı etkiyi yaratsa da zaman zaman güçlü fiziği sebebiyle daha geride de kullanıldı. O Sacchi’nin oyununun tam da ihtiyacı olan yeni bir futbolcu türüydü... Saha içerisinde otoriter ve agresifti ama aynı zamanda da topla da bir o kadar zarifti. Futbolunun son yıllarında yeni revize edilen Premier Lig’de Chelsea’nin “ben de varım” demesini sağlayan en önemli isimlerden biri olarak mücadele ederek 1998’de futbolu bıraktı.



Kendinden önceki pek çok kişi gibi, Gullit de 1998'de kramponlarını astıktan sonra doğrudan teknik adamlığa geçti. Hatta Chelsea’deyken Glenn Hoddle’ın ayrılışıyla birlikte bir süre oyuncu-menajer olarak da bu tecrübeyi tattı ve hatta FA Kupası’nı kazandı. Newcastle’da Alan Shearer'la sorunlar yaşadığı dönem muhtemelen çoğu İngiliz taraftarın onu hatırlayacağı şey olarak kaldı. Feyenord, LA Galaxy derken teknik direktörlüğün kendisine göre olmadığını anladı.



BBC, Sky ve Bein gibi yayın organlarında çeşitli yorumculuk görevleri yaptı. 2016’da tekrar saha kenarını denemek için eski takım arkadaşı Danny Blind’in Hollanda milli takımında yardımcılığını yaptı ancak bu macera da çeşitli anlaşmazlıklardan dolayı kısa sürdü. Onu sık sık FIFA etkinliklerinde, kura çekimlerinde ve zaman zaman da yaptığı çarpıcı açıklamalarla görebiliyoruz. Son olarak Patrick Viera’nın Crystal Palace teknik direktörlüğüne getirilmesini siyahilere yapılan ayrımcılığın azalmaya başladığını yani “sadece asistanlık görevi” dışında da görev alabileceklerini gösteren önemli bir milat olduğunu belirtti. Chelsea’de kazandığı FA Kupası İngiltere futbolunda bir siyahi teknik adamın kazandığı ilk büyük kupa olarak da tarih geçmiş durumdadır.



Kendisi aynı zamanda e-sporla da oldukça ilgili olduğu için – aynı zamanda FIFA serilerindeki en etkileyici ikon oyuncu kartına sahip – önemli FIFA e-spor organizasyonlarında da aktif bir şekilde yer alıyor. Kendi kurduğu bağımsız FIFA e-spor takımı “Team Gullit” günümüzde halen aktif bir şekilde varlığını sürdürüyor.


Marco van Basten


Gezegendeki en iyi oyuncu seçilmesi gerekse tartışmalara dâhil olmaya aday olan Marco van Basten, hem 1988 hem de 1989'da Ballon d'Or'u kazandı. Dahası, önceki takımı Ajax için sadece 132 maçta 128 gol atmıştı. 1989-90 sezonunda Milan formasıyla attığı 19 golle ilk sezonunda Serie A gol kralı oldu. Sacchi’nin görev süresi boyunca tartışmasız en önemli silahıydı ancak sakatlıklardan dolayı zaman zaman takımı yalnız bırakmak zorunda kaldı.



Ne yazık ki van Basten’ın harika giden kariyeri 1995 yılında yine aynı sakatlıklarından dolayı çok erken sonra erdi. 31 yaşında gelen erken emekliliği sadece onun için ve Milan için değil futbol için de büyük bir talihsizlikti. Ancak o günden sonra futbolun hep içinde kaldı. Hollanda, Ajax, Heerenveen ve AZ Alkmaar'da teknik direktör olarak görev alsa da akılda kalıcı başarısı olmadığı için tekrar asistanlığa döndü. Gullit öncesi Hollanda milli takımında Danny Blind'in asistanlığını yaptığı görevini hayranı olan Gianni Infantino tarafından FIFA Teknik Gelişim departmanının baş sorumlusu olması için teklifi gelince bıraktı.



2018’de Fox Sports’da yorumcu olarak görev yaptığı dönemde büyük tartışmaya yol açan bir gaf yaparak Nazi kalıbı olan bir ifade kullandı. Bu sebepten dolayı büyük bir eleştiri yağmurunu tutuldu ve işine ara verildi. Hatta FIFA oyunlarından da ikon kartları silindi. Özür dilemesi ve yanlış anlaşıldığını ifade etmesinden sonra yavaş yavaş da olsa halen itibarını geri kazanmaya çalışıyor. Bir daha saha kenarında çalışmayacağını açıklayan Marco van Basten’in de Milan dönemine ait NFT’leri bulunması trendleri takip ettiğini bizlere gösteriyor.


Carlo Ancelotti


Ancelotti, Roma'da bir Scudetto zaferinin kaptanlığını yaptığı başarılı kariyerinin ardından 1987'de Milano'ya taşındı. Her şeyden çok mücadeleci tarzıyla tanınan bir oyuncu, Milan’a orta alanda gereken tecrübeyi ve alternatifi kattı. Ne çok hızlı ne de çok yetenekliydi ancak Sacchi’nin oyun planının işlemesi için çok önemliydi. Bu sebeple Sacchi tüm sakatlık söylentilerine rağmen onun kurnazlığı ve zekâsının her şeye yeterli olacağını düşünerek ısrarla kadroya kattırdı.



Futbolu bıraktıktan sonra Sacchi’nin İtalya milli takımına gidişiyle o da asistanı olarak saha kenarı macerasına başladı. Basamakları adım adım atlayarak kısa sürede dünya futbolunun en iyi teknik direktörlerinden biri oldu. Hem yerel hem de uluslararası pek çok başarı tadan Ancelotti, Şampiyonlar Ligi'ni hem oyuncu hem de teknik direktör olarak kazanan nadir insanlardan biri olarak da tarihe geçti. Milan, Real Madrid, Chelsea, Bayern Münih ve PSG gibi takımları çeşitli başarılara taşıyan maceraları oldu. Özellikle Şampiyonlar Ligi’nde kazandığı 4 şampiyonluk - ikisi Milan ile ikisi Real Madrid ile- ve 5 farklı ligde şampiyon olan tek teknik direktör olması onun ne kadar büyük bir hoca olduğunu gösteriyor.



Günümüzde halen Real Madrid’in başında olan Carlo Ancelotti oyuncu yönetimi hatta bulunduğu takımlar itibariyle yıldız oyuncuları yönetimiyle herkesin takdirini kazanacak başarılara imza atıyor. Bu kadar karizmatik bir duruş ve winner karakterin ardından herkes ondan Don Carlo diye bahsediyor.


Gördüğünüz gibi Sacchi sadece sahalarda fırtına gibi esen bir takımı yönetmedi aynı zamanda hem o zamanın hem de şimdilerin ikonik isimlerini bizlere en iyi halleriyle gösterdi. İçlerinden Milan tarihinin en büyük kaptanları, Milan tarihinin en büyük golcüleri, Milan tarihinin en büyük teknik direktörlerinden biri ve asistanı gibi pek çok farklı hikâye çıkarmayı başaran Sacchi’nin ölümsüzleri ve günümüzde neler yaptıklarını okudunuz.



Sambacı

bottom of page